0.7

397 64 11
                                    

Zamanın çok hızlı geçtiğinin tescilli örneğini bir kez daha yaşamıştık. Ve her ne kadar tekrar tekrar yaşayıp dursak da yine bir şaşkınlık oluşmuştu.

Bir haftalık minik tatilimizin sonuna gelmiş odalarda hazırlıklarımızı yapıyorduk.

Yine sabahın erken saatlerinde yola çıkacağımız için erkenden dağılmıştık.

Erken saatte yola koyulmayı her ne kadar sevsem de gecenin uzunluğu sebebiyle güneşin geç açması çok zor durumda bırakıyordu.

İç sıkıntısıyla büyük bir iç çektiğimde odadaki diğer gözlerin bana değdiğini hissetmiştim.

Fakat istemiyordum dönmek, bakmak, tekrardan dalmak.

Kendimle bir savaş daha başlatma yorgunluğu da üzerimdeydi ama belki de yeşillerle olan savaşımdan daha az yorardı?

Çantama son birkaç parça eşyamı yerleştiriyordum ki Minho'nun yatağıma doğru hareketlendiğini gördüm.

Bir hafta boyunca karanlıkta beni bir başıma bırakmamış her gece gözleriyle gecemi renklendirmeye devam etmişti.

Uykularım onun sayesinde devamlılığını sürdürmüş, rüyalarım aydınlanmıştı tekrardan.

Uykusu geldiğini anladığım gibi aceleyle elimdekileri çantaya sıkıştırmış ışığı da söndürerek yatağa doğru ilerlemiştim.

Başımı yastığa yerleştirdiğim gibi soluma dönük bir şekilde yattığım için zorla açık bir vasiyette duran gözlerle karşı karşıya gelmiştim.

Yorgunluğunun sebebi olabileceğim düşüncesi zihnimi ele geçirirken sanki içimdekileri duyabiliyormuş gibi cevap verdi.

"Yorgunum çünkü uzun zamandır bu kadar fazla etkinliğe bu kadar kısa bir süre içerisinde katılmamıştım. Seninle bir ilgisi yok yani, rahat ol "

İçimin rahatlaması gerekiyor muydu tam şu anda?

Eğer öyleyse bir terslik vardı. Karşımdaki gözler böylesine çökük dururken nasıl rahatça kapayabilirdim ki kendiminkileri?

"Hadi kapat gözlerini. Uykuya ihtiyacın var."

Kaşlarını çatıp ciddi bir tavır alarak konuşmaya başladı.

"Olmaz, önce senin uyuman lazım."

Kafamı iki yana sallayarak yanıtladım ben de.

"Sen gözlerini yummamak için bile savaş verirken ben kendiminkileri kapatamam."

Verdiğim cevap sonrasında derin bir sessizlik aldı ortamı.

Dakikalarca yalnızca gözlerimin içine baktı. Bir şeylere ulaşmak istiyor gibiydi ya da ben yanlış yorumluyordum bilmiyorum...

Ve birkaç dakika daha açık tuttuğu gözleri en sonunda kapatmıştı.

İşte o an bir gerçek buz gibi çarpmıştı yüzüme tüm hızı ile. Tam anlamıyla yeşilsiz kalmıştım.

Fakat mücadele verdim bir süre kafam içindeki bu düşünce ile.

Dedim ki: Hayır yalnız falan kalmadım onları göremiyor olmam benimle olmadıkları anlamına gelmez. Minho tam karşımda ve yeşilleri her daim onunla. Gecemi aydınlatacak ışıklar kaybolmadı hâlâ burada. Bir perde çekildi önlerine ulaşması biraz daha zor bir hâl aldı sadece.

Titrek bir nefes verdim dışarıya ve yenisini almaya çalıştım bir süre. Başarıyordum sanırım...

Elimi kaldırdım bir zaman sonra, dokunsam yüzüne habersizce rahatsız edici olur muydu ki?

Ya değdirsem dudaklarımı tenine sayılır mıydı edepsizce?

Geri indirdim elimi çektim kendimi geriye.

Ama çeksem şimdi kokusunu içime yargılanmazdım değil mi hiçbir şekilde?

Değmez elim, dokunmaz dudaklarım. Sadece içine çeker burnum canlanır anılarım.

Çektim, dayanamadım. Yaşadığımı bana hissettiriyorsun Minho. Ölü ruhumu iyileştiriyorsun. Günler geçtikçe ağırlaşan ruhumu hafifletiyorsun sen...

Bıraktım kendimi kokusuna perdelere inat hissederek o yeşilleri daldım derin bir uykuya.

Teşekkür ederim Minho, bana her şeyi mümkün kıldığın için. Çok teşekkür ederim.

~~

"Ne kadar da derin uyuyor... Sanki geride bıraktığımız altı gün boyunca değil de sadece son gece ona bakarak uyumuşum gibi. Çok garip..."

Uykudan az biraz uyanmaya başlamışken kulağıma ilişen sesler gülümsemek istememe sebep oldu.

Kurulan cümleler sayesinde miydi yoksa konuşurken o takındığı ses tonu mu bilmiyorum ama kesinlikle gülmek istediğimden emindim.

Daha fazla dayanamayarak da gülmüş bulundum.

Daha sonra araladığım gözlerimle gördüğüm üzere karşımda şaşkınlıklar içerisinde kendini geriye atan bir Minho vardı.

Hatta o kadar büyük bir kuvvetle atmıştı ki yataktan düşmesine ramak kalmıştı.

Gülüşüm bu sayede yarıda kesilirken hemen elimi koluma atmış hafif doğrulurken onu da kendime doğru çekmiştim.

"Niye uyandığın gibi gözlerini açmıyorsun?"

Büyük bir hışımla sorduğu soruya karşılık cevap verdim ben de.

"Yeni uyanmıştım zaten sadece gözlerimi açmaya hazırlanıyordum."

"Hazırlık niye o kadar uzun sürüyor?"

"Sesini duydum ne dediğini anlamaya çalışıyordum."

"Görme duyunu kullanırken duymayı kaybettiğini düşünmüyorum?"

Haklıydı evet.

"Birden duyunca işte şey oldu... Açamadım işte."

O kadar duygu yüklü bir gece sonrası böyle bir sabaha uyanmak cidden garip hissettiriyordu.

Fakat şu an daha da garip hissettiren bir şey varsa o da bu derece yakın duruşumuzdu.

Bir dakika dakikalardır bu vaziyette mi konuşuyorduk?!?!!!?

Minho da daha yeni yeni farkına varmış olacak ki hemen geri çekilip ayağa kalktı.

"Hazırlanalım, çıkacağız birazdan."

Ben de onu onayladığım gibi kalkmış hazırlanmaya başlamıştım.

Fakat ne yaptığımın asla farkında değildim. O yakınlık sonrası nasıl olabilirdim?

_________________________

Bu tatil işini biraz daha bitirmeseydim fici hiç yazamayacaktım herhalde. Buradan devam.

Nasılsınız iyi misiniz? Umarım çokça iyisinizdir. Ben artık çok iyiyim. Sınav yok, teslim edilmesi gereken nota bağlanacak ödev yok, çok büyük bir sorumluluk yok. Çok mutluyum kısaca, hayata döndüğümü hissediyorum.

2min çok güzel

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

2min çok güzel.

Yeşil Led |2min|Where stories live. Discover now