1.0

322 59 108
                                    

Cevabım ardından hemen montlarımızı üzerimize geçirmiş, ayakkabıları da giydikten sonra evden çıkmıştık.

Sokakta yüksek soğuk hava ve saatinde artık geç sayılabilecek bir dilimde olması dolayısı neredeyse kimse yoktu.

Ağzımızdan yine ve yine tek kelime söz çıkmazken derin bir oflamak geldi içimden. Ve yapmış da bulundum.

"Konuşmak hâlâ zorlayıcı."

Gelen ses ile kafamı otomatik bir şekilde yan tarafına çevirdim ve yanaklarımı sarkıtarak konuşmaya başladım.

"Konuşamayız biz de öyleyse. Nasıl kolayına gelecekse."

Kendi isteklerimin onun zorluklarının gölgesinde kalıyor olması hiçbir şekilde umrumda değildi. Sadece kötü hissetmesin en azından yanımda yeterdi.

"Müzik dinlesek? Sessizlik canı sıkar ve müzik sıkı canı gevşetme etkisi gösterir. En azından bence öyle."

Ne yani eskisi gibi tüm yol boyunca yan yana, kulağınızda kulaklık ve işittiğimiz aynı şarkı ile birlikte mi yütüyecektik?

Bu ne de büyük bir hediye böyle.

"Canım böyle de yürüsek sıkılmazdı."

'Bu bir çeşit seninle olmak tüm kötü etkenleri yoldan çıkarır. Senin yanında olmak yeter, bırak konuşmayı, konuşmasak dahi yan yana olmak her şeye değer.' demenin farklı bir yoluydu ama anlayana.

"Oflamıştın az önce?"

Ve sen bunu sıkıldığıma yordun.

"Sıkılmadım Minho, sıkılmam da... Boşver sadece."

İstiyordum, içimdeki tüm birikmişleri bir çırpıda söyleyip kurtulmak istiyordum. Ama bu kurtuluşun sadece içtekilerin dışarı akıp gidecek olmasından ibaret olması ihtimali beni korkutuyordu.

Aniden olduğu yere çakılıp kalması ile  ben de durmuştum onunla birlikte.

Bir yanım boşver ve beklemeden git diyordu. Çünkü bu duruşun sonucu belki de çok ağır olacaktı.

Fakat yine umursamadım ve döndüm arkamı zaten bir ay boyunca böylesine uzak kalarak kesmişti cezamı daha ne kadar acıtabilirdi canımı?

"Neden sıkılmazsın hiç yanımda?"

Ciddi mi diye baktım yüzüne uzunca ama şaka yaptığına dair hiçbir ifade ile karşılaşamadım. Beklemiyordum da zaten.

"Biliyorsun nedenini."

O kadar ciddi bir biçimde bakıyordu ki yüzüme sert bakışları biraz daha köşeye sinmemi sağlıyordu adeta.

"Hâlâ mı?"

"Hâlâ..."

Bazen istediğiniz şekilde cevap verememeniz öylesine berbat hissettirir ki bu hissi yaşadığınız için nefret edersiniz biraz daha o an her şeyden.

Birkaç adım atıp yanıma ulaşması ile tüm nefretim tuzla buz olmuş yerini büyük bir şaşkınlığa bırakmıştı.

Eğer Minho'yu ilk açıldığımda bu açıdan tanıyabildiysem arkasını döndüğü gibi gitmesi gerekiyordu. İleri doğru attığı adımlar çok garipti...

Belki on, belki on beş saniye sadece. Baktı suratıma yapmadı başka bir şey. Ve kulağıma ilişti sesi daha sonra.

"Devam edelim."

"Neye?"

Cidden neyden bahsettiğini anlayamamıştım. Bu yüzden yüzümde oluşan anlamamışlık ifadesi ile bakıyordum şimdi suratına karşı.

Ve saniyeler öncesine kadar yüzümde tek bir mimik oynamayan çocuk o an birkaç saniyeliğine silikçe gülümsedi işte.

"Yürümeye."

Bozuntuya vermedim ve başımı sallayıp önce arkamı döndüm sonrasında ise yürümeye başladım.

Cebinden bir şeyler çıkarmaya çalıştığını görüyor fakat biraz utandığım için tam bakamıyordum.

En sonunda çıkarabildiğinde yan dizilmiş gözlerimi hemen önüme döndürdüm yakalanmamak için.

Öylece yürümeye devam ediyordum ki kulağımda hissettiğim baskı ile ne olduğunu anlamaya çalıştım.

Sonrasında ise kulağıma yerleşen bir adet kulaklık ile merakımı gidermiş oldum.

"Ne dinlemek istersin?"

İstediğim bir şarkıyı seninle dinlemek... Uzun zamandır hayalini kurduğum o sahne... Hayallere esir düştüğünü düşündüğüm mucizelerden biri olduğunu düşünüyordum sadece.

"Limbo olsun..."

Belki bilerek istemiştim? Sadece ritmi değil sözleri de yaşamak aynı zamanda yaşatmak istemiştim.

Benim için aynı acıyı defalarca yaşamak zordu belki ama ona karşı en ufacık yara açar mı emin değildim.

Sadece benim yaramın boyutunu anlasın...

Ve birkaç dakika sonra sonunda şarkı kulağıma ulaşmıştı.

Sözler girdiğinde aynılarını onun da işitiyor oluşu kalp atışlarımı hızlandırıyor ve bu hıza tepki olarak yaranın biraz daha deşiliyor olması canımı da acıtmıyor değildi.

Son yürüyüşümüz...

Ben de bilmiyordum. Bilseydim açmazdım ağzımı hiç belki de bugünkü gibi sessizliğe gömülürdüm yine.

Tüm anıları ile güzel bir hikayemiz olmuştu bizim de değil mi? Bunu sen de inkar edemezsin.

Olacak mıyız eskisi gibi yine? Verecek misin o şansı bize?

Bırak sana yakın olayım istersen bir dost olayım. Ama uzaklığına mahkum etme beni.

Ve son birkaç adımda fark etmiştim sözlere ikimizin birden eşlik ettiğini.

__________________________

Arkadaşlar Limbo'nun çok farklı bir güzelliği var. Çok ciddiyim.

2min çok güzel

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

2min çok güzel.

Yeşil Led |2min|Where stories live. Discover now