𝐅-𝟏.𝟗

268 44 31
                                    

"Şu aşık aşık bakışlarımları, atışmaları bıraksanız da bir işin ucundan mı tutsanız acaba? Biz de insanız, biz de yorulabiliyoruz hani?"

Yine bir yaz başlangıcı, yine bir piknik klasiği. Ve yine Chanlix ikilisinin sızlanışları.

Fakat tüm bunları klasik kalıbından kurtaran bir şey var. Bu bakışmalar hep gerçekleştirdi, hep atışırdık fakat içinde aşkı bulundurmazdı. En azından onun aşkını.

Mesela biz yine o ikisine kitlerdik tüm işi ama diyorum ya işte, onun aşkının eksikliği ile yapardık bunu.

Şimdi o yine var, yine yapılanlar var, aşkı var... Aşkı var!!

"İki dakika rahat bırakamıyorsunuz demi?"

Hiddetle kurduğu cümle karşısında gülmeden edemedim. Bir insanın her hali mi şirin olur?

"İki dakika bir şey mi canım tabii bırakalım. Ama siz tam tamına yarım saattir aynısını yapıyorsunuz!!"

"Oldu mu o kadar ya?"

Bu defa şaşkınlık ile konuşmuştu. Ve bu sayede gülümsemi daha da bitirmiştü.

Daha sonrasında Felix'in onaylayan kafası ile başını tekrardan bana çevirmiş konuşmaya başlamıştı.

"Seninleyken zamanın ne derece hızlı aktığını bile anlayamıyorum mazur gör."

"Şey Minho... Mazur görmesi gereken kişi ben değilim sanırım. On ikisinin suratına bak."

Dediğim gibi gözleri ikilide gezinmiş sonrasında da yine beni bulduklarında umursamaz ifadesini takınmıştı.

"Banane onlardan ya mazuru da sen gör. Onlara sayarız bir kısmını."

"Vay demek şimdi öyle olduk demek Minho? Öyle olsun."

Aradaki ironinin herkes farkında olduğu için içler rahat bir şekilde gülümsemeler dışarı vuruyordu.

"Hadi bakalım mazuru da görelim yardımı da edelim artık."

Dedikten sonra ayağa kalkacaktım ki elimden tuttuğu gibi beni kendine doğru çekmesiyle kucağına yerleşivermiştim.

Şaşkın bakışlarım ile suratına bakıp kaldığım saniyelerin sonunda ağzını açıp konuşabilmişti sonunda.

"Hepsinden önce bir kez öpsem? Eminim daha verimli olurum böylelikle."

Kendinden emin bir şekilde konuşma tarzı fazla komikti bu gülmeden duramadım.

"Fazla rüşvetçisin!"

Sızlanışımın üstüne kaşlarını hafifçe çatarak "değilim, sadece isteklerimi hatta ihtiyaçlarımı dile getiriyorum. Bu dudaklar tenine değmeyecekse neden varlar Seungmin?" demişti.

Pekala alışmam gerekiyordu artık bu hallerimize. Ama kalbim çok hızlı atıyor hâlâ!!

Yanağımı ona doğru yaklaştıratak bir öpücük kondurmasına izin verdim. Sonrasında yüzüne baktığımda karşılaştığım mutkulukla dolup taşan yüzle büyükçe gülümsedim.

Bu defa gerçekten ayağa kalkarak elimi ona uzattım ve kalkması için yardımda bulundum.

"Teşekkürler bebeğim."

Demesi ardından hemen işe koyulduk. Güzelce yerleşerek gerekli olan her şeyi kurduk. Bir o kadar gereksiz şeyleri.

Sonunda her şey hazır olduğunda hep beraber oturup biraz dinlenmenin iyi olabileceğini düşünerek sessizliğe gömüldük.

"Şu an bu durumda olmamız çok garip değil mi? Eskiden hep arkadaş arkadaş takılmaya geldiğimiz bu yer yeni birlikteliğimize tanıklık ediyor şu an."

Felix'in söylediklerinin farkındalığı ile dördümüz arasında, kırpışıp duran gözler eşliğinde bitmek bilmeyen bir bakışma gerçekleşmişti.

Sonrasında hem konu üzerinde konuşup hem de yemek yemeye başlamıştık. Uzun uzun muhabbetler, gülüşmeler etrafa yayılırken havanın yavaş yavaş kararması ile yavaş yavaş mayışmaya başlamıştık.

Chan ve Felix birbirleri ile uğraşmaya başlamış ben de onları izlerken gülümsememi tutamıyor halde iken bir anda koluma değen parmaklar ile soluma dönmek durumunda kaldım.

'Efendim?' bakışlarımı yollarken kafasını soluna doğru yatırarak biraz buradan ayrılmak istediğini anlatmak istemişti.

Ben de olumlu anlamda başımı salladığımda kalktık ve yavaşça düz yolda adım saymaya başladık.

"Henüz hava tam anlamıyla kararmış sayılmaz ama yıldızların şimdiden parlamaya başlaması buranın farkını ortaya koymuyor mu?"

"Kokuyor kesinlikle. Hep aynı da hissettiriyor, ağaçlar çok huzur veriyor. Özellikle şu an olduğu gibi hafifçe esiyor ya yaprakların birbirine değmesiyle çıkan ses... Çok huzurlu Minho."

Heyecanlı bir ton ile kurduğum cümlelerimi gülümseyen yüzü ile dinlemişti. Şimdi ise elini elime sarmış durmamı sağladı.

Diğer elini de o taraftaki elime sardığında kendini bana doğru biraz daha yaklaştırdı.

"Sen olmasaydın yanımda aynı hissettirmezdi burası."

Gözlerindeki samimiyet öylesine belliydi ki sanki hiçbir şey demese de sadece onlara bakarak içini okuyup yine inanırdım.

"Ağaçlara dediğime bakma sen de huzurun kelime anlamı, sensin benim için."

Her kelimede biraz daha yaklaşıyorduk birbirimize. Yakınlık içimdeki alevleri körüklese de büyük bir cesaret ile ilerliyordum yine de.

"Yıldızlar çok güzel aydınlatıyor, çok güzel vuruyor ışıkları yüzüne."

"Gözlerin yeterdi Minho."

"Tüm benliğimi toplasam güzelliğine yetmez Seungmin."

Artık burunlarımız temas etmeye başlamışken tekrardan başladı konuşmaya.

"Etmesin mi birlikteliğimize şahitlik ettiği gibi bu ağaçlar, yıldızlar, havada uçuşan kelebekler birleşimimize de? Dudakların için yanan dudaklarımın söndürülmesin mi alevleri?"

Sorularını sıralarken zor açık kalan gözlerim yavaşça kapanmış sözlerini bitirdikten sonra, son cümlemi kurduğum gibi birbirlerini bekleyen dudaklarımızı tamamıyla birleştirmiştim.

"Etsinler, Minho sönsünler ama hep birbirleri için yanmaya devam etsinler."

  SON

_____________________________

Bir yolculuk daha tamamlanmıştır. Bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz.

 Bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

2min çok güzel.






Yeşil Led |2min|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin