0.8

33 5 0
                                    


Sabah erkenden yola çıktık ama cip kuma saplanıp kalmadan önce sadece birkaç kilometre gidebilmiştik. Küfretmemek için kendimi tutup araçtan inerek ne durumda olduğumuza baktım.

Tekerlekler yarı yarıya gömülmüş, dördü de kuma batmıştı. Kumu kazıp cipi çıkarmak zaman alacaktı ve önümüzdeki arazi de bundan daha iyi durumda değildi. Kurumuş bir nehir yata- ğındaydık; binlerce yıl önce bu arazi ırmaklar, göller ve bitki örtüsüyle kaplı bir cennet olmalıydı. Kalahari'nin altın çağından geriye kalanlar, kayıp bir dünyanın iskeletleri gibi, kurumuş kalıntılardan ibaretti. Nehir yatağı, gitmemiz gereken yönde karşımıza daha az çalı ve ağaç çıkmasını sağladığı için bir tür doğal yoldu ama kötü tarafı, tekerlekleri çamur gibi emen derin ve yumuşak kumla kaplı olmasıydı.

Oflayarak tekerleri kumdan çıkarmamızı sağlayacak kütükleri aramaya çıkmayı önerdim. Aracı kurtarınca nehir yatağından çıkıp yukarıdan aynı yönü takip etmeye çalışacaktım.

Ben çalılıların arasından çıkmaya çalışırken zürafa da varlığına aldırmadan bana bakıyordu. Grubun kalanı istemeye istemeye farklı yönlere dağılmıştı;onların karnı da benimki kadar açtı.

Yarım saat sonra kucak dolusu kütük ve dalla cipe döndüğümde hepsi Hank'in dibinde, gölgede oturuyordu. Hyunjin ince diler gibi baktı. "Aslanların sesini duyduk."

İç geçirip elimdeki odunları yere bıraktım. "Nerede?"

Araçta olursak aslanların bize saldırma ihtimali binde birdi. Yine de bir aslan grubu bizi merak edip etrafımızda dolaşsa karar verirse o zaman da aracın içinde mahsur kalabilirdik Hyunjin aslanların sesini duydukları yönü işaret edince taman dercesine başımı salladım.

"Acele etmeliyiz," dedim.

Ancak Hank'in çevresindeki kumu ne kadar kazarsak da o kadar dibe batıyordu. Tekerleklerin altına koyduğuma odunlar aynı şekilde gömülüyor ya da kırılıyordu ve çok ge meden kükreme seslerini ben de duydum. Sese bakılırsa tek bir aslandı. Babamı ve Chan Hyungu takip eden gizemli erkek aslanı hatırlayınca o olup olmadığını merak ettim. Bu, beyaz aslanı sesi miydi? Bütün bu saçmalıkların sebebi olan aslanın.

Seungmin ve Felix sırayla aslanı görmek için etrafı gözetlerken biz de hararetle çalıştık. Aslan konusunda çok endişeli değildim; tek başına geziyorsa çevremizde geniş bir çember çizmekten başka bir şey yapmazdı. Arazideki üç aslan sürüsünü de biliyordum ve her birinin arasında dolaşan tek bir erkek vardı. O da ürkek ve utangaç bir aslandı, başımıza bela olması olması ama bu kükreyen, annesinin sürüden attığı genç bir aslansa zaman karnı çok aç demekti.

Yine de arazi aracını kumdan çıkarmanın en büyük problemimiz olduğunu düşünüp bütün gücümü bu işe verdim.

Hata yapmıştım.

Felix'in "Sanırım onu gördüm" diye bağırdığını duydum. Minho, Seungmin ve Felix hemen aracın içine atlarken Changbin fotoğraf makinesini çıkardı, Hyunjin heyecanlanmış görünüyordu, bunun için onu suçlayamazdım. İlk defa gerçek bir Afrika aslam göreceklerdi.

Bagaj kapısının üstünde durup elimi elimi gözüme siper ederek çalılıkları taradım. Aslanın sarımsı kahverengi kürkü sarı otların arasında ona mükemmel bir kamuflaj sağladığı için herhangi bir yerde olabilirdi.

Nefes nefese, "Dürbün." dedim elimi uzatarak. "Biriniz dürbün verin!"

"Bende bu var." diyen Changbin fotoğraf makinesini uzattı. Makineyi alıp bu kez daha büyük bir dikkatle arazi aracının arkasına tırmandım. Gözlerimi vizöre yaslayıp çalılıkları inceledim. Ellerim titrerken lensi çevirip zoom yaptım.

Kalahri | HyuninKde žijí příběhy. Začni objevovat