1.4

28 4 0
                                    


Hızla Minho Hyunga döndüm. "Tam annemden bahsedecekti..."

"Öyle mi? O zaman, hayatımı kurtardığım için kusura bakma?"

Susup hızla yanından geçtim; aslında ona kızgın değildim.

Dr. Monaghan'a kızgındım. Neden daha önce annemden bahsetmemişti?

Annemi nereden tanıyordu? Annemin bu tesisle ne işi vardı?

Minho Hyungun bana yetişip yetişemediğini umursamadan koştum. Rüzgar yangımın kokusunu getiriyordu ama bunun için endişelenmedim. Rüzgâr doğuya estiğine göre alevlerden uzaklaşımıştık. Yangının batısında kaldığımız sürece güvendeydik.

Diğerlerinden iz yoktu. Umarım kaçmışlardı, diye düşündüm. Kumda izlerini arayacak vaktimiz yoktu. Köklerin ve karınca yiyen yuvalarının üstünden geçip çalıları yararak ilerledik. Az kalsın otlarım arasında yuvarlanan bir karıncayiyene basıyordum Dönüp bir kez daha bakım çünkü bu münzevi yaratığın ortaya çıkması babamı ve beni her zaman heyecanlandıran nadir bir durumdu.

Şimdi zoolojinin sırası değil diye düşünerek koşmaya odaklandım.

Gökyüzünden yoğun bir pervane sesi gelince saklanması İçin Minho Hyunga bağırdım. Duman yüzünden pek görünmese de siyah helikopter tepemizde dönerken dikenli bir çalının altına çömeldik.

Adamlar hasta hayvanlardan kurtulmuş muydu?

Ancak bu şekilde zaman kazanabilirdik. Abramo yeni bir ekip kurmak için tesiste kaybettiği adamların yerine yenilerini bulmakla uğraşırsa ortadan kaybolmak için bir günümüz olurdu.

Helikopter güneybatıya yönelip gözden kaybolunca yolumuza devam ettik. Tesisten bir kilometre uzaklaştığımızda yavaşlayış diğerlerine seslendim.

"Hyunjin! Seungmin!"

"Sence geri mi döndüler?" diye sordu Minho.

Omuz silktim, sonra donup kaldım. "Dur. İşte şuradalar"

Ben zaplayıp el sallayınca kuzey yönündeki biri de bana el salladı. Minhoyla o tarafa koştuk. Hyunjin, Seungmin, Felix ve Changbin'i bir aksedirin gölgesinde bulduk. Seungmin kollarını açıp bana sarıldı.

O çekilince Hyunjin yanıma geldi. Bir an onun da bana sarılacağını sandım ama son anda geri çekilip kolumu sıkmakla yetindi.

Diğerleri neler olup bittiğini konuşurken Hyunjin, "Yaralanmadın ya? Dumanı gördük. Siz gelmeden önce ben de oraya geri dönmeye hazırlanıyordum," diye fısıldadı.

"İyiyim," diye yanıtladım. "Korkudan aklımız başımızdan gitti ama yaralanmadık. Siz?"

Hyunjin başını sallamakla yetindi. "Seni bırakmamalıydım. Ben..."

"Görmeliydin!" diye araya girdi Minho Hyung. "Resmen Tomb Raider gibiydi, silahını çekip ateş etti!"

"O söylediğini hiç duymadım" dedim.

"Ama sen de fena değildin. Sizi ele verebilirdi ama o..." Hastalıklı araştırmacıların başına gelenleri hatırlayınca heyecanım sönüverdi. Kaçışımıza dair anılarım birden can sıkıcı hale geldi.

Susup Minho Hyungun devam etmesine izin verdim. Bazı detayları abartsa da hikâyeyi genel hatlarıyla anlattı.

Tanık olduğum katliamı zihnimden uzaklaştırmaya çalışırken kaçırdığın bir detay olduğunu unarak Dr. Monaghan'ın son sözlerini tekrar tekrar düşündüm. Gruptan biraz uzaklaşıp kendi düşüncelerime daldım.

Kalahri | HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin