7

724 70 16
                                    

1998

Harry başını defterinden yavaşça kaldırdı. On yıl sonra bu dersler, iksirler falan filan pek hoşuna gitmiyordu. Tamam Hogwarts'ı özlemişti ve buraya gelmek kendisine güzel gelmişti ama dersler? Hayır, kesinlikle hoşuna gitmemişti.

Slughorn'un sıkıcı sıkıcı konuşması, dersi anlatmaya çalışması ve onu Hermione ile Draco'dan başka kimsenin dinlememesi...

Draco...

Harry kollarını masaya yaslayıp, başını da kollarına yerleştirerek uzanmış bir şekilde sağ tarafında, iki sıra uzağında ki Draco'ya bakmış ve onun yan profilini aşkla izlemeye başlamıştı. Daha dün kendisini öperek uğurlamıştı işe. Şimdi aralarında sanki kilometreler, uçurumlar vardı. Bir gün uzaktı ondan ama deli gibi yanıyordu hasretinden.

Dağınık bıraktığı sarı saçlarını her bir tutamını izledi, sonra gür, uzun ve her telini ezbere bildiği kirpiklerine baktı. Sivri burnuna, ince dudaklarına, dikkatli gözlerine...

Draco'nun değişmediğini fark etti Harry. Sadece boyu üç dört santim daha kısaydı.

Draco izlendiğini hissetmiş olacak ki rahatsız oldu ve hocadan gözlerini çekip etrafına bakındı. Aniden göz göze geldiklerinde başını ellerinden çekti ve onunla göz temasını bırakmadı Harry. İçi titriyordu özlemden, hafifçe gülümsedi ve aşk dolu gözlerini ondan alamadı.

Draco ise tek bir mimik göstermeden rahatsızca döndü önüne ve dersini dinlemeye devam etti.

İç çekti kuzgun olan. Ailesini istiyor, onları özlüyordu. Böyle olmazdı, Draco olmadan sekiz yıldır uyumuyordu bile. Üstelik oğlu da yoktu. Hogwarts güzeldi ama on yıl sonra ki hali daha mutluydu.

Draco yine baktı kendisine. Bu sefer kaşlarını çatmıştı çünkü kendisinin gözlerinden rahatsız olmuştu. Ona yeniden gülümsedi ama Draco hırsla başını çevirip elini kaldırdı.

"Buyrun bay Malfoy?"

"Potter beni bakışlarıyla taciz ediyor profesör"

Hermione elini alnına vurdu, Ron Harry'e istemeden güldü ve birkaç kişi kuzgun olana şaşkınca bakmıştı.

Ah, on sekiz yaşında onun ne kadar göt biri olduğunu unutmuşum.

"Bay Potter?"

"Üzgünüm profesör dalmışım, Malfoy yanlış anladı."

"Lütfen önümüze dönelim ve dersi dinleyelim. Gryffindor'dan beş puan."

Draco kendisine alayla baktığında Harry göz devirmiş, önüne dönmüştü.

Dersin bitiminde eşyalarını toplayarak arkadaşlarıyla ortak salona gidecekti ki, Draco'nun "beni gözleriyle yedi," dediğini duymuştu Harry. "Potter, az bak az. Bu kadar mı kıskanıyorsun beni?"

Draco önlerine geldiğinde Harry ona hafifçe gülümsemişti elinde olmadan. Gelecekte birbirlerinin herşeyleri olacaklardı ve iyi günde, kötü günde birbirlerine ait olacaklardı. Böyle atışmaları çok komik gelmişti şimdi. "Evet Malfoy, çok kıskanıyorum seni."

"Belli zaten... Neyse, çekil önümden huzurumu bozma." Dedi ve Harry'i ittirip arkadaşlarıyla dışarıya çıktı.

"Sen şimdi bununla evlendiğini, üstüne de çocuğunuzun olduğunu mu söylüyorsun?"

"Biliyorum imkansız görünüyor ama öyle."

Üçü birlikte ortak salona geçtiler ve Harry satranç oynayan Dean ile Ron'u aklında ki düşüncelerle izlemeye başladı. Şimdi ne olacaktı gerçekten? Ne zamana kadar burada kalacaktı? Draco ne yapıyordu, on sekiz yaşında ki ergen haliyle nasıl başa çıkıyordu? Peki ya oğlu, on sekiz yaşında ki Harry onunla ilgileniyor muydu? Birden içini bir kıskançlık kapladı. O ailesinin, eşinin ve oğlunun yanındaydı, kendisi ise hayatın en sıkıcı ve güzel ama çokta güzel olmayan yerindeydi.

Harry hep yaşlanmaktan korkardı. Belki de gençlik onun için güzel birşey olabilirdi. Zaten kaza yapmadan önce de, tam bu yaşlarına dönmek gibi bir düşüncesi vardı. Zaman döndürücüsünü eline aldığından beri, on sekizine dönmek istiyordu.

Ama böyle değil.

James olmadan ne yapacaktı ki burada? Oğlunun kokusunu bir kez almıştı artık, onu gençliği için bırakmazdı.

Sakince izlemeye devam etti onları. Satrancın açılışı Ruy Lòpezdi. Ron en ünlü tuzağını hazırlarken, atıyla e5'te ki siyah piyonu aldı ve kendisini takip eden Dean, taşa karşılık taş ile Ron'un e4'te ki beyaz piyonunu ele geçirdi. Rakibini tuzağa çekmişti Ron, vezirini, şahının önüne yerleştirerek siyah ata karşı hem bir tuzak, hemde saldırı düzenledi.

Ron'un gözleri Dean'ın üzerinde heyecanla gezinirken, Dean tuzağa düştü ve siyah atını koruma amacıyla f6'ya yerleştirdi.

Büyük bir kahkaha kopardı Ron ve hemen ardından açarak taktiği ile, kendi beyaz atını c6'ya yerleştirdi ve bu şekilde hem şaha karşı bir saldırı, hemde vezirine karşı çıkmaz bir saldırı uyguladı.

Dean'ın modu düşmüştü çünkü ne yaparsa yapsın vezirini kurtaramazdı. "Lanet olsun Ron."

"Bu tuzağa düşenlere çok gülüyorum!"

Harry koptu yine satranç tahtasından. Evet, burada ki ilk günü güzeldi. Arkadaşlarını özlemiş, bu sıralarda özlem gidermiş, Hogwarts'ın eşsiz yemeklerinden yeniden tatmış ve güzel vakit geçirmişti. Ama artık dönmek istiyordu.

Ailesinden bir gün uzak durmak, yeterli bir zaman dilimiydi.

"McGonagall'a gideceğim," dedi Harry Hermione'ye. "Burada kalmak istemiyorum."

"Gelecek o kadar güzel mi?"

"İş stresi, bebek sesi, bazen trip atan bir eşim ve hergün aynı döngüde ilerleyen günlerim olsa da, ailemi istiyorum. Onlarsız yapamam."

"Sana bir şans verilmiş bence," dedi Hermione iki tane kurabiyeyi tabağına aldığında. "On sekiz yaşında ki Harry için sıkıntı bu durum ama senin için güzel birşey. Gençliğini yeniden yaşamayı kim istemez? Bence tadını çıkar."

"Ya ailem?"

"Onlar iyi durumda. Biraz burada eğlenmek ve arkadaşlarınla stressiz, bebeksiz, eşsiz güzel vakit geçirmek varken, hemen yaşlı haline dönmeyi bu kadar çok istemen saçma geliyor bana. Dediğim gibi Harry, tadını çıkar."

Harry sessizleşti ve etrafına yeniden baktı. Gerçekten de gençti, kanı deli akıyordu ve bir sürü insan çevresindeydi. Yirmi sekiz yaşında ki aklıyla, on sekiz yaşında neler yapmazdı ki!

Hermione'ye katıldı ve herşey düzelene kadar gençliğinin tadını çıkarmaya karar verdi.
___________________________________________

Günaydın yada iyi geceler, öpüyorum sizleri😘

İn Time Journey जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें