10

709 67 27
                                    


2008

"Beş saat beş! Neredeydin bunca zaman, öldüm mü kaldım mı hiç mi merak etmedin?"

Draco oğlunun ayakkabılarını çıkardı ve ona patik giydirdi. Atkısını, beresini, ceketini soyunca salona yönlendirdi. Kendisi de ayakkabılarını çıkarıp terliklerini ayağına geçirince ceketini ve atkısını soymuştu. "Meşguldüm."

Harry ona nefretle bakmayı sürdürürken "açım," dedi. "Yemek yap bana."

Draco, Harry'i tanıyordu.
Harry'nin on sekiz yaşında ki halini de tanırdı. O hiçbir zaman, kimseye karşı bu kadar kaba, bu kadar asabi ve bu kadar nefret dolu değildi. Hatta yirmi sekiz yaşında ki bedenine ilk geldiği zaman bile utangaç, çekingen, biraz ürkekti. Ertesi sabah herşeyin eski haline dönmediğini görünce öfkelenmiş, Draco'ya nefret kusmuştu. Şimdi de kendisinden nefret etmesi için, belki de boşanmayı kabul etsin diye kötü davranıyor, emir verip kaba saba hareketlerde bulunuyordu.

Ama Draco ne yaparsa yapsın onunla boşanmayacaktı.

"Makarna var, ısıtırım şimdi."

"Makarna istemiyorum."

Draco şömineye bir odun daha attığında "ne istiyorsun?" Diyerek doğruldu.

"Balık."

"Balık sevmezsin."

Boğazını temizledi Harry. "Artık severim."

"Hayır, sevmezsin. On sekizinde de sevmezdin, yirmi sekizinde de."

"Nohut-"

"Nefret edersin. Neden sevmediğin yemekleri yapmamı istiyorsun? Sonradan uğraştırmak mı amacın?"

"Bunları istiyorum."

"Hayır, yapmayacağım. Akşama tavuk ve pilav var. İster ye, ister yeme."

Başka da birşey demeden odasına, üstünü değiştirmeye gitmişti.

Harry, Draco'nun gidişini izledikten sonra, yeşil gözlerini oğluna doğru çevirmiş"pişt" diyerek seslenmişti.

Beş gündür babası kendisini hiç konuşturmadığı için James ürkmüş ve şaşkınca bakmıştı ona.

"Gel yanıma."

Küçük yeşil gözleri önce Harry'nin yanında ki koltuğa, sonra babasının gözlerine değdi. "Neden baba?"

"Gelsene, birşey soracağım."

Ayağa kalktı küçük çocuk. Elinde ki dinozoru bırakıp babasının yanında uslu uslu oturdu. Bundan bir hafta önce babasının kucağından ayrılmaz, onunla oyun oynar ve öpüp dururdu. Şimdi çok sessiz ve ürkekti. Çünkü Harry her akşam öfkeyle bağırıp duruyordu. "Ne oldu?"

"Draco ile nereye gittiniz?"

Gülümsedi çocuk. "Savaş kazandığın okula gittik baba, ismini unuttum. Ama çok büyüktü! Devasaydı. Bende orada okumak istiyorum baba."

"Ne yaptınız orada?"

"Hagrid ile tanıştım ben, sonrada yukarıya çıkıp tablolarla konuştum."

"Baban ne yapıyordu?"

"O da başka tabloyla konuştu."

"Bu kadar mı?"

"Hmhm."

"Tamam git oyna oyuncağınla."

"Benimle oynar mısın baba?"

"Senden daha önemli işlerim var şuan." Ayağa kalktı Harry, koltuğa tutunarak odaya ilerledi.

Kalbi kırılan James, yüzünü asıp tek başına oynamayı da bırakarak dolu gözleriyle salonda yalnız yalnız oturdu.

İn Time Journey Where stories live. Discover now