16

703 70 19
                                    


2008

Draco ve Harry midelerini kasan bu sıkışıklık hissinden sonra adeta düşer gibi evlerinin bahçesine geldiler ve dengelerini zor topladılar.

Etrafına baktı Draco. "İki bin sekizde miyiz?"

"Öyle olması lazım." Dedi Harry.

"Saate baksana!"

"Ya niye hep bağırıyorsun bana, bir sakin ol artık." Saatine çevirdi gözlerini Harry ve haklı olmanın gururuyla "evet!" Dedi. "İki bin sekizdeyiz."

"Sana güvenemiyorum, her an bir aptallık yaparsın da hayatımı tepetaklak edersin diye korkuyorum. Ondan bu bağırış çağırış." Dedi Draco alay ederek eve yürürken.

"Çok komik ya sanki. İyiki kırk yılda bir hata yaptık."

"Kırk yılmış," anahtarını cebinde aramaya başladı sarışın olan. "İki dakika dur şurada, dimdik ot gibi dur, sen yine hata yapacak birşey bulursun, Potter. Hayat anlayışın böyle senin çünkü."

"Potter mı olduk şimdi?"

"Evet, artık Potter oldun." Kapıyı açtı ve eşine döndü. "Hem sen niye peşimden geliyorsun ki? Gitsene çok istediğin geçmişe, git git, takıl orada. Biz sensiz çok iyiyiz. Git hadi, git."

Kollarını kavuşturdu Harry ve gözlerini kıstı. "Bak giderim?"

"Ha gidersin birde! Hem onca hatayı yap, hem hayatımın içine sıç, hemde gel buraya bana geçmişe gitmek istediğini söyle! Yüzsüzlüğünün sınırı yok ya, şaka gibi adamsın. Ben niye evlendiysem seninle? Geldin yanıma, iki güzel söz ettin, kandım sana. Ama yok artık, hayatı hatalarla geçen ve bizi geçmişe tercih eden biriyle olmamaya karar verdim. Git sen git, durma burada. Git hadi."

Güldü Harry. "Tribine sonra devam edemez miyiz?"

"Sanane? Ne zaman devam edip etmeyeceğime ben karar veriririm."

"Tamam," dedi Harry ellerini birleştirerek. "Şimdi sevgilim gitmemi istiyor musun, istemiyor musun? Sadede gelirsek artık?"

"Bunu sen önce git bir kendine sor. Ailemin yanında kalmalı mıyım, yoksa on sekizlik ergen Harry'e geri mi dönmeliyim diye." Sonrada kapıyı eşinin yüzüne kapattı.

Kapıyı büyü ile açacağını biliyordu. Şimdi buraya geleceğini ve kendisini öpüp elbette ailesini tercih ettiği ile ilgili bir dolu güzel söz edeceğini biliyordu.

Kapı açılmayınca Draco kaşlarını hafifçe çattı. İçeriye gelmediyse, gitmişti? Kalbi kırılmaya başlayan Draco, hemen kapıya yaklaştı ve açıp dışarıya bakındı. Kimse yoktu. Gitmişti. Ailesi yerine on sekiz yaşını tercih ettiğini düşünmüş, ona inanamamıştı. "Harry?" Etrafa biraz daha bakındı. "Şaka mı yapıyorsun? Bak şakaysa falan komik değil. Gel şuraya, daha James'ı kontrol etmedik." Bomboş bahçede, yeniden "Harry!" Diye bağırdı.

Ne gelen vardı, ne de giden.
Sinirinden ve kırılan kalbinden yumruklarını sıkan Draco, "iyi!" Diye bağırmıştı onun duymayacağını bile bile. "İyi tamam, illaki döneceksin bu eve. O zaman boşanalım da gör sen!"

Hiddetle döndü arkasına ve eve geçtiği an kapıyı büyük bir gürültü ile çarptı. "Gerizekalı!" Diye bağırmıştı ayakkabılarımı çıkarırken. "Bir insan ancak bu kadar vurdumduymaz, ancak bu kadar gerizekalı olabilir. İnsanlığın zerresi olsaydı sende özür dilemesini bilirdin." Sinirle çıkardı ceketini. "Ama yok. Varsa yoksa siktiğimin geçmişi! Ne var bu kadar geçmişte, ne var?! Yıllar önce evlendim bir hayvanla, şimdi ceremesini çekiyorum. Hayvan işte, öküz, gerizekalı bir ö-"

İn Time Journey Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz