Bölüm 13

15.6K 608 103
                                    

*DÜZENLENDİ*

Bölüm 13

Mira'dan;

"Hoşgeldiniz. Hoşgeldin Çağlarcım."

Annemin neşeli sesini duyduğumda iki saattir didiklediğim pastayı bıraktım ve salona doğru ilerledim. İçeri girdiğimde annemin kızıl saçlı bir kadınla konuştuğunu gördüm. Geldiğimi farketmiş olacak ki, sohbetini kesip bana döndü. Aynı şekilde kadın da.

"Nazancım, bu da benim kızım."

Nazan Hanım ayağa kalktı ve yanıma gelerek ellerimi tuttu ve kendi etrafımda dönmemi sağladı.

"Ne kadar güzelsin sen."

Utançla gülümsedim ve teşekkür ettim. Kadın da bana gülümseyerek anneme döndü ve onun yanına oturdu. "Maşallah, kızın çok güzelmiş."

Annem gülen gözlerle bana baktı ve sevinçle şakıdı.

"Benim kızım işte. Bebeğim abinle Çağlar abinin odasındalar. Sen de git istersen."

Başımı salladım ve merdivenleri çıkmaya başladım. Koridorun sonuna giderek abimin odasının kapısını çaldım. İçeriden ses gelmeyince kapı kolunu indirdim ve içeri girdim.

Abim ve benim yaşlarımdaki çok yakışıklı bir çocuk pes oynuyordu. Allah'ım!.. Sen bu çocuğu özene bözene mi yarattın? Mavi gözleri, kumral saçları,elmacık kemiğinin üzerinde çok fazla büyük olmayan beni onu kusursuz kılıyordu. Bir an nefesimin kesildiğini hissettim. Çok yakışıklıydı bu ya..

"Heh, Mira gel. Çağlar bak bu fıstık benim kardeşim."

Çocuk bakışlarını benim üzerimde gezdirdikten sonra burun kıvırarak mırıldandı.

"Bu mu fıstık? Bundan olsa olsa yer fıstığı olur."

Benim gözlerim sinirle alev alırken,abim kendini tutamayıp kahkaha atmaya başladı. Sinirli bakışlarımı Çağlar'dan çekip ona yönelttiğimde dudaklarını birbirine bastırıp susmaya çalıştı. Bu haline gülmek istesem de kendimi tuttum. Bu karizmayı bozmamam lazımdı.

"Ben en azından yer fıstığı oluyorum. Sen ise yer cücesi. Pis Maviş!"

Çağlar ayağa kalktığında aramızdaki boy farkı yüzünden başımı birazcık kaldırmam gerekmişti. Benden bir 5 santim uzundu. Bir de ben bu çocuğa cüce diyordum.

"İstersen dikkatli bak, ben miyim cüce yoksa sen mi?"

Sinirle çocuğu ittirip abimin kucağını oturdum ve gözlerimi Çağlar'a diktim. O da abimin yanına oturarak eline kumandayı aldı ve oyunu oynamaya başladı. Ben de bakışlarımı ondan çekip televizyona baktım. Abim yeniyordu. İşte benim abim!

"Her altta kaldığında abine sığınacaksan senin işin var demektir."

Başımı abimin omzundan kaldırarak dolmuş gözlerimle çocuğa baktım. Bana hakaret edilince ağlamak gibi bir yapım vardı. Aslında ağır olmadığı sürece sorun olmazdı ama bu gerçekten ağırdı.

"Çağlar, yeter!"

Abim böyle demesine rağmen bacaklarından kalktım ve odadan çıktım. Kendi odama girerek yatağa yattım ve Şapşik'e sarılarak ağlamaya başladım. Şapşik kim diye soracak olursanız... Abimin bana dün aldığı ayıcıktı.

Kapının açıldığını duyunca yüzümü Şapşik'e biraz daha bastırdım. Bir ara tüyleri yüzünden boğulacak gibi olsam da geri çekilmedim.

Kapı açılmasına rağmen ses gelmeyince geri çekilip arkama baktım. Çağlar canım sıkıldığı için yerini değiştirdiğim bilgisayar masasına dayanmış gözlerini bana dikmişti.

"Ne bakıyorsun öyle?"

"Ağlamanın bitmesini bekliyorum."

Yatakta doğrulup gözlerimi sildim ve ona baktım. Yaslandığı masadan doğrulup yanıma gelerek yatağa oturdu.

"Özür dilerim, çok ileri gittim."

Başımı belli belirsiz salladım ve mavi gözlerine baktım. Şaşırtıcı derecede güzel ve çekiciydi. İçinde bir çok duygu barındırıyordu ama nedense hiçbir şey anlaşılmıyordu.

"Sana bundan sonra Maviş diyeceğim."

Başını geriye atıp büyük bir kahkaha patlattı. Elimde olmadan gülümsedim. Gülüşü çok tatlıydı.

"Kaç yaşındasın sen? Kaçıncı sınıfa gidiyorsun?"

"Dün 13'e girdim ve 7. sınıftayım. Sen?"

"14 ve 9. sınıftayım."

Hmm'layıp parmaklarımla oynamaya başladım. Benden sadece 1 yaş büyüktü ve bence sevgili olabilirdik. Ne diyorum ben ya?

"Telefonunu versene."

"Ne yapacaksın?"

Elini açtığında şüphelensem de telefonu cebimden çıkarıp avcuna koydum. Arkasını döndürüp kılıfa baktıktan sonra hafifçe güldü. İyi ki sabah dudak şeklindeki kılıfımı takmıştım. Yoksa rezil olurdum.

Telefonu açıp birkaç şey yaptıktan sonra elinde beklemeye başladı. Kendi telefonu çalmaya başladığında, son kez telefonda bir yere basıp bana verdi. Ekrana baktığımda numarasını kaydetmiş olduğunu gördüm. Onun eline baktığımda telefonunun benimkinin aynısı ama siyahı olduğunu farkettim.

Birkaç dakika sessizlik içinde ikimizde odamı incelemiştik. Sonunda sıkıntıdan patlayacak gibi olduğumda "Bari gidip bahçede oturalım." dedim.

Bana baktıktan sonra "Yüzme biliyor musun?" diye sordu. Başımla onayladım. Yüzmek ne kelime? Ben suda uçuyordum resmen. Çok mütevazıyım.

"O zaman sen giyin, beraber sizin havuzda yüzelim. Ben de Ateş abiye söyleyeyim, bana bir şeyler versin."

Başımla onayladığımda ayağa kalktı ve odadan çıktı. Ben de çekmecedeki bikinilerimi alarak üzerime geçirdim. Dolaptan yazlık bir elbise bularak onu giydim. Mayıs ayında olmamıza rağmen havalar sıcaktı.

"Mira,hadi biz iniyoruz."

Kapının arkasından gelen Çağlar'ın sesini duyduğumda telefonumu ve havlumu alarak çıktım. Kolunu omzuma atarak beni aşağıya çekiştirmeye başladı.

Havuzun kenarına indiğimizde şezlonlara havlusunu ve telefonunu fırlatarak havuza atladı. Onun bu haline gülerek bakarken o havuzdan başını çıkarmıştı. Gözleri suya girmenin etkisiyle daha bir mavileşmişti. Derince iç çektim.

Sanırım aşık oluyordum.

Abim Where stories live. Discover now