Bölüm 27

6.3K 272 52
                                    

*DÜZENLENDİ*

Bölüm 27

Mira'dan;

"Hadi hayatım."

Giymem için elinde tuttuğu cekete bakıp farkettirmeden yüzümü buruşturdum. Dışarı çıkıp hem ev için hem de benim için bir şeyler alacakmışız. Ceketimi giydirdikten sonra dolaptan spor ayakkabıları alıp önümde eğildi.

"Ayağını kaldır."

İtiraz ettim.

"Gerek yok ben kendim giyerim."

Yavaşça başını kaldırıp yüzüme baktığında yutkunup ayağımı kaldırdım. Sonunda kazasız belasız ayakkabımı da giydirdiğinde haftalar sonra evden çıkabilmiştik. Daha doğrusu ben uzun zamandır ilk kez evden çıkıyordum.

Arabaya binince etrafı inceledim. Ahşaptan küçük şirin evlerin olduğu bir yerdi. Her taraf çiçeklerle doluydu ve insana huzur veriyordu.

Küçük bir çarşının girişinde arabayı park edince hemen inip temiz havayı içime çektim. Burası cidden güzel bir yerdi.

Çarşının içinde kıyafetten yiyeceğe her şey vardı. Biz de ilk kıyafet bakmaya başlamıştık. Aslında istekli değildim. Fakat bir süre Çağlar'ın suyuna gitmem iyi olacaktı.

Elime aldığım bir tişörtü incelerken yorumda bulundu.

"Bu sana çok yakışır hayatım."

Zoraki gülümseyip tişörtü satıcıya uzattım ve poşete koymasını bekledim. Çağlar poşeti aldığında çarşının derinliklerine doğru ilerlemeye başladık. Fakat neredeyse her tezgahta duruyor, kıyafet alıyorduk. Daha doğrusu alıyordu. Çok uzun bir süre burada olacakmışız gibi alışveriş yapması sinirimi bozuyordu.

Yaklaşık bir saatin sonunda sıkıldığımda gülümseye çalışıp Çağlar'a döndüm.

"Bu kadar yetmez mi? Yiyecek bir şeyler alıp eve dönsek artık."

Ellerindeki poşete bakınca haklı olduğumu anladı.

"Haklısın canım. Sonra devam ederiz kıyafet alışverişine."

Çarşının yiyecek bölümüne ilerledik. Domates, salatalık falan gibi şeyler aldık. Sonunda çarşıdan çıkabildiğimizde hava kararmaya başlamıştı.

Arabaya binince cesaretimi toplayıp uzun zamandır aklımda olan soruyu sordum.

"Biz ne zamandır buradayız? Yani York'ta."

Bana kısa bir bakış attıktan sonra kolundaki dijital saate baktı.

"Bugünü de sayarsak üç haftayı geçmiş."

Yani yaz tatilinin sonuna gelmek üzereydik ve ben eğer kurtulamazsam okuluma başlayamayacaktım. Gerçi okulu kazanıp kazanamadığımı bile bilmiyordum. Pamirlerin beni en kısa zamanda bulması gerekiyordu. Ya da bir yolunu bulup benim kaçmam.

Bir marketin önüne park ettiğinde bu sefer arabadan inmek istemedim. Şaşırtıcı bir şekilde isteğimi kabul etti ve tek başına markete girdi. O gidince kaçmayı hayal etmiştim ama giderken kapıları kilitlemişti.

Arabanın kilidini açabileceğim bir düğme aramaya başladım. Sonunda bulduğumda hemen kilidi açıp kendimi arabadan aşağı attım ve nereye gittiğimi bilmeden koşmaya başladım. Aker marketten çıkana kadar uzaklaşabildiğim kadar uzaklaşmalıydım.

Birkaç sokak arkada yol ana caddeye çıkıyordu. Tabelalara bakıp anlayabildiğim kadarıyla polis karakoluna doğru koşmaya başladım. Ana cadde olmasına rağmen ışıklar olmadığı için az kalsın arabaların altında kalıyordum. Sonunda polis karakolunu bulduğumda girmeden önce arkama baktım. Çağlar caddenin karşısından bana doğru koşuyordu. Tabi başka kime koşacaktı?

Abim Where stories live. Discover now