4

1K 116 8
                                    

Yol saatlerce sürmüş, çoktan karanlık çökmüştü. Açlıktan kasılan midem bile arka koltukta iki büklüm olmuştum.Gideceğimiz yer ne kadar uzaksa yol hala bitmemişti.

"İrfan Bey, ben acıktım." Yanda duran kutuyu bana uzattığında hevesle içini açmıştım. Tabi hevesim içinde olan haşlanmış sebzeleri görünce uçup gitmişti, sadece bir parça brokoli ve havuç vardı.

Midemi bastırmasını umarak iki parça sebzeyi yavaş yavaş yemiştim. Kutuyu kapatıp, yan tarafa koymuş ve gözlerimi tekrar kapatmıştım. Bu yaşıma kadar gördüğüm muamele hep aynı olduğu için alışmam gerekiyordu ancak ben alışamıyordum. Sadece bana biraz sevgi göstermelerini, başımı okşamalarını ve beni olduğum gibi kabul etmelerini istiyordum ancak onlar her seferinde benim işe yaramaz olduğumu bağırıyorlardı.

Araba nihayet durduğunda gözlerimi aralamıştım. Ormanın içinde pek ufak sayılmayan bir ev vardı tam karşımda. Ev öyle kasvetli duruyordu ki daha içine girmeden daralmış, terleyen avuç içlerimi altımdaki pantolona silmiştim. Açılan kapıdan inip, etrafa bakarken İrfan Bey'e biraz daha yanaşmıştım.

"Geç kaldınız." Sert sesin geldiği yöne baktığımda, neredeyse iki metre olan adam ile göz göze gelmiştim. Bakışları birkaç saniye üstümde dolanmış ardından İrfan Bey'e dönmüştü. O da benim gibi korkudan yerinde titriyordu.

"Geç içeri." Çenesinin ucuyla evi işaret ettiğinde yerde duran valizime uzanmıştım. O sırada Obake denen adamın soğuk havaya rağmen incecik bir tişört ile durduğunu fark etmiştim.

"Onu bırak." Elimdeki valizi konuşması ile bırakırken yutkunarak ona bakmıştım. Çok korkunç duruyordu.

"Ama kıyafetlerim içinde."

"Hiçbirine ihtiyacın olmayacak." İrfan Bey'e baktığımda kafasını belli belirsiz onaylamak için sallamıştı. Soğuk havaya daha fazla dayanamayıp evin yolunu tutmuştum.

"Söyle o orospu çocuğu efendine, böyle emrivakilerden nefret ettiğimi unutmuş sanırım." İrfan Bey ile konuşup, bana doğru geldiğini fark ettiğimde adımlarımı hızlandırmış ve onu kapının önünde beklemiştim. Kapıyı açıp, içeri girdiğinde dışarıya son kez bakıp, bende içeri girmiştim.

"Herhangi bir odada uyuyabilirsin, yarın sabah beşte uyanmış ol." Yandan bana bakmış ardından karşıdaki odalardan birine girmişti.

Salonun ortasında duran ikili koltuğa oturup, dirseklerimi dizlerime dayanıştım. Yanan şömineden gelen sesleri dinlerken bugün sayamadığım kadar çok iş çektiğimi, yeni bir iç çekiş ile fark etmiştim.

İyi karşılanmayacağımı biliyordum ama bu da biraz garip olmuştu.

KAISEN -GAY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin