6.NOTA🎵

32 4 1
                                    


"Hançer gibi keskin, çiçekler gibi ince, çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince..."

-Hüseyin Nihal Atsız-

"Şehit öğretmen Şenay Aybüke Yalçın'ın anısına

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


"Şehit öğretmen Şenay Aybüke Yalçın'ın anısına..."

5 yaşında küçük bir erkek çocuğu...
Küçük bir şekerleme, bir sakız, bir top ya da ufak bir sevgi kırıntısı ile mutlu olabilecek bir Kalbe sahiptir.

Ama ailesi, annesi...
Ona bu mutluluğu bile çok görür.
Sevgisini vermez, herşeyi ona çok görür...

Çocuğa layık gördüğü tek şey gözyaşlarıdır. Çocuk kalbini annesinin ellerine emanet eder, korusun diye...
Ama anne, kalbi binbir parçaya böler ve çocuğun eline geri verir.
Yapboz diye...

Çocuk binbir parçalık kalbini gözyaşları ile birleştirmeye çalışır.
Kalbine taktığı yüzlerce yara bandından görünmez olur minik kalbi...
Artık yara bandından içeri, kalbe ulaşamaz hiçbir kalp...
Çünkü o yüzlerce yara bandı kalbini kalkan niyetine sarar ve hiçbir elin ortasında paramparça olmasına izin vermez.

Çocuğun annesi;  kalbini paramparça ederken içinde bitmiş, tükenmiş merhamet duygusu, yara bandında vardır çocuğa...

Kalbinde yüzlerce yara bandı olan çocuk, o gün içinden şöyle dedi;
"Benim annem benim için beni o çukurdan çıkaran kahramanım değildi, o çukurun ta kendisiydi."

Ve yine şöyle dedi kırık, binbir parçalık kalbine bakarak;
"Benim annem kalbimi kötülüklerden koruyan melek değildi, o kötülüklerin ta kendisiydi..."

Anneler, bazen çocuklarının kalplerini koruyan bir melek bazende o kalplerin ta kendisiydi.
Ama o, 5 yaşında ki çocuğun annesi, ne onun kalbiydi ne de kalbinin koruyucu meleği...
O, kalbini yerinden söküp atmasına sebep olmuş bütün kötü duyguların hepsiydi...

5 yaşında ki çocuğun adı, kırık kalbin, bir daha takılmamak üzere sökülen kalbin sahibinin adı; Aytekin'di...

Küçük bir dilin, bir daha konuşmamak üzere mühürlenmesinin, olmayan bir kalbin sahibi o'ydu.
Onun bir kalbi yoktu.
Herkes için kötü yönden olsa da, onun için iyi yönden bir kalbi yoktu.

Çünkü annesinin kırıp ellerine yapboz diye verdiği kalbini, sürekli yara bandı takarak göğüs kafesinde taşıması ağır geliyordu.
Ağır gelen şey, kalbi değildi.
Kırık bir kalbi çepeçevre sarmış yara bantlarıyla taşımaktı.

Ve o, o kalbi taşıdıkça hep sola eğiliyordu...
O bir askerdi...
Sola bükük değil, dik durması gerekiyordu. Bu yüzden attı yaralı, kırık kalbini... Ne tamiri vardı, ne de bir arada durabilirdi, parçaları...
Sadece onun dik duruşunu büküyordu.

Zaten kırık bir kalbe de kimseyi alamazdı. Kim durmak isterdi ki kırık dökük bir yürekte... Bastığı her parçası dökülüp, göğüs kafesine batardı.

BARUT'UN NOTA'SIWhere stories live. Discover now