16:SUSMAK

117 16 100
                                    

Acılar, çocukları susmaya alıştırır.

(Victor Hugo)

****

İnsan ilk ne zaman düşer? Kim sebep olur? Ailemiz? Sevdiklerimiz? Belkide kendimiz...

Düşmemize sebep olanlar dimdik ayakta duruyordu. Kaldırmak için el uzatırlar ama sen o eli tutamazsın sana yakın sanırsın elini bir kere uzatınca aslında orda bir el olmadığını fark edersin çünkü o eli içten uzatmazlar sana, mış gibi yaparlar. Sen ise kalkmak için gerçek bir el beklersin, gelsin beni düştüğüm yerden alsın götürsün istersin. Ve bir el uzanır sana. O eli tutup kalkarsın, seni kaldırann kişiyi merak eder ve bakarsın gördüğün ise senin yansımandır.
İşte o zaman anlarsın düştüğünde seni kaldıracak tek kişi yine kendin olduğunu.

Anneannem hep derdi ki; İnsanların sana güç vermesini bekleme, vermezler. Güçlü olmak istiyorsan düştüğünde kalkmak istiyorsan kendine inanman gerekir. Aksi halde o düştüğün yerde tuttuğun her el bir gün seni bırakır.

Ben anneannemin dediğini yapıp kimseden el beklemedim her düştüğümde ' Kalk Meva sen yaparsın' diyerek her seferinde de gülümseyerek oradan kalktım.

Emre ile konuştuktan sonra bahçeden çıkmıştım. Ne Yiğit'i ne de Seher teyzeyi görmüştüm. Çünkü kimse ile konuşmak istemiyordum özellikle de bu ağlak gözlerimle. Göz yaşlarımı dindirmiştim ama ruhsuz bir şekilde eve doğru ilerliyordum. Emre ile konuşmam bir nebze içimi rahatlatsa da Emre'nin ikimize de çok kızacak affeder mi bilmiyorum demesi beni sanki yerden yere vurmuştu. Yalan sevmediğini biliyordum özellikle de konu ailesi olunca. İki ucu boklu değnek dedikleri bu olsa gerek. Söylersem Çağan hiç iyi şeyler yapmayacaktı, söylemezsem de benle arası bozulacaktı. Ama benim düşündüğüm kişi o olmak zorunda, bu yüzden kızması başım gözüm üstüneydi.

"Yenge" diye arkamdan ses gelince adımlarımı yavaşlattım ve başımı arkaya çevirdim Erdi gülümseyerek bana bakıyordu yanıma geldi. Eli ile yüzümü işaret etti.
" Komutanım seni böyle ağlatmayacağına göre bir bok var ne oldu icabına bakalım" diyerek göz kırptı Erdi'nin bu tavrı beni gülümsetmişti.

"Bir şey yok Erdi" dedim sadece emin misin bakışı attı.

" Yok dedim ya" başını salladı. " Öyle olsun bakalım yenge " eli ile karşıyı gösterdi

" Eve gideksen sana eşlik edeyim oraya kadar." gülümsedim.

" Yok eve gitmeyeceğim biraz dışarda olmak iyi gelir bana" bir şey düşündü.

" O zaman bir kahve içmeye ne dersin? Güzel bir yer biliyorum" diyerek hava attı.

" Olur" dedim beraber ilerledik bir taksi çevirdi Erdi öne kurulurken bende arkaya yerleşmiştim. Erdi şoför ile sohbet ediyordu. Araba durunca etrafa baktım merkezde bir yerdeydik.

" Yenge sen bekle iki dakika ben geliyorum" diyerek tamam bile demeden arabadan indi. 5 dakika sonra elinde kapalı kahve ile geri döndü. Yerine oturdukran sonra taksi tekrar hareket etti 2-3 dakika sonra bir yere gelmiştik Erdi şoföre para uzattıktan sonra indi bende peşinden indim, taksi de yanımızdan hızla uzaklaşmıştı. Etrafıma baktım dağlık bir alandı fazla ağaçlar vardı önümüzde ise uçurum gibi bir yer vardı orası düzlüktü çok fazla yeşillik yoktu. " Gel" dedi ve o tarafa doğru ilerledi. Peşinden gittim. Uçuruma iki adım kala olduğu yere oturdu, manzara çok güzel görünüyordu.

Erdi'nin yanına ben de oturdum elindeki kahveyi uzattı bana teşekkür eder gibi başımı salladım o ise sadece gülümsemişti. İkimizden de ses çıkmıyordu sanki yanımda yokmuş gibiydi, tek kalmak istediğimi anlamıştı ama yalnız da bırakmak da istememiş olmalı ki yanımda duruyordu.

BİR DAMLA GÖZYAŞI Where stories live. Discover now