20:KANLI PATİK

98 12 147
                                    

Analık hissedilir babalık öğrenilir.

****

ÇAĞAN ALP ARSLANOĞLU

Yalan bencilliktir.

Yalan güvensizliktir

Yalan zedeleyicidir.

Yalan vicdansızlıktır.

Yalan hayatımda yoktu. Olmamalıydı ne geliyorsa başa yalandan geliyordu sanki mıknatıs gibi çekiyordu bütün belaları, olmazlıkları. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer derler benimki de o hesaptı yalan yüzünden başıma gelenler yetmişti dahasına gerek yoktu. Yalandan kaçıyordum Çünki,
En büyük yalanım vicdanımı yok etmişti. Yok etmeyede devam ediyordu. O gün o yalandan etkilenen herkesin yaşadıkları benim vicdanıma ağır geliyordu.

Dedim ya yalan bencilliktir, karşıyı düşünerek değil kendinin iyi olacağı şeyi seçersin, ben seçtim ama iyi değilim neden bilmiyorum. Meva da bunları yaşasın aramıza mesafe koysun istemiyordum, bu yüzden de yüzüne vurmuştum hala söylememekte ısrarcıydı.
Haklıydı araştımam yalnıştı geçmişindeki yaşadıklarını bana anlatmalıydı ben galiba bunu elinden almıştım ama o adamın kim olduğunu bulmam gerekiyordu hiç iyi şeyler sezmiyordum. Çok özlemiştim bu yüzden görmemezlikten geliyordum 1 ay boyunca kokusuna hasrettim. Beni nasıl evi olarak görüyorsa bende aynı şekilde onu. Ondan önce hiç bu kadar eve dönmek istememiştim. Görev çıktığında giden işi bitince dönen bir adamken şimdi gün, saat, dakika sayan biri oldum. Ona kavuşma heyecanım sanki bir çocuğun oyuncağını sabırla beklemesi gibiydi. Bu kadar kısa sürede hayatıma böyle yer edinmesi her ne kadar garip gelse de çok güzel hissettiriyordu.

Özlem ile konuştuktan sonra albayın yanına kısa bir an için uğramıştım. Meva'nın beni Özlem'den kıskanması ufak da olsa hoşuma gitmişti, kaşlarını çatıp dik dik bakması beni benden alıyordu. Odaya ilerledim.

" Komutanım" arkamı döndüm bana doğru ilerleyen Sedat'ı gördüm, başımla selam verdim.

" Bir şey isteyecektim" dedi, kaşlarım çatıldı, Sedat genelde bir şey istemezdi böyle

" Söyle Sedat" dedim,

" Hilal pek iyi değil bugün benim de nöbetim var evde de tek kalsın istemiyorum ben-" derken söze atladım.

" Git sen Sedat, Hilali de bir hastaneye götür. Nöbeti ben hallederim" gülümseyerek başını salladı.

" Sağolun komutanım" selam verip gitti. Telefonu aldım ve Erdi'yi aradım, 3. çalışında açtı,

" Komutanım" sesi de çok iyi gelmiyordu.

" Neredesin" dedim sert bir sesle.

" Dışardayım Komutanım" bu aralar vardı bunda bir şeyler ama çok sorgulamadım.

" Askeriyeye gel nöbetin var dışarda sabahlayacağına nöbet başında sabahla" dedim

" Geliyorum" dedi ve kapattı, ben ise şaşırmış bir şekilde suratıma kapanan telefona bakıyordum.

" Bunun hesabını sorarım sana Erdi" diyerek odaya girdim. Meva koltuğa uzunmış uyuyordu. Onu öyle görmemle gülümsedim. Elinin biri koltuktan dışarı uzanmıştı diğeri eli de yüzünün altındaydı, cenin pozisyonunda yatıyordu. Yanına gidip üzerini ceketimle örttükten sonra yüzünün hizasına eğildim, bir süre öylece izledim yüzünü, belli bir düzende ilerleyen nefes alışverişleri sanki dünyanın en güzel müziğiymiş gibiydi. O kadar huzurlu hissetiriyordu ki bu huzur bana ömrümün sonuna kadar yeterdi.

Ne kadar süredir Meva'yı izliyorum bilmiyorum ama yere oturduğum için sol ayağım uyuşmuştu, yüzümü buruşturarak ayağa kalktım. Ne saklıyor olabilirdi ki, şu yüz o kadar masumdu ki insan yediremiyordu. İstediği zamanı verecektim. Bana söyleyeceğinden emindim. Kapının tıklaması kapıya baktım ama hemen başımı geri Meva'ya çevirdim uyanmış mı diye ama bir şey yoktu, içeri Erdi girdi.

BİR DAMLA GÖZYAŞI Donde viven las historias. Descúbrelo ahora