Rogers And Stark / Dört

1.6K 114 8
                                    

Okuyan ve oy veren herkese teşekkür ederim.

Parti müziğiyle ilgili bir tavsiyem yok, ben; Arctic Monkeys - I Bet You Look Good On The Dancefloor dinleyerek yazdım.

Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar.

Oy vermeyi unutmayın.

"Gitmek istediğiniz yeri sormadan önce eğer isterseniz sizi babalarınıza götürebilirim kızlar. Yolumuzun üzerinde bir kahvecide açıkçası zaman öldürüyor ve sizinle ilgili konuşuyorlardı." Happy dikiz aynasından, omzunu silken ve telefonuyla uğraşırken dudağını kemiren Crystal'ı görünce gülümsedi. Mavi gözleriyle dikiz aynasında kendisini izleyen Dylan, cevapladı.

"Sanırım iki gün göremeyeceğimiz insanları şimdiden görmek iyi bir fikir Happy." Crystal tek kenarını kıvırdığı dudaklarını bozmadan kıkırdadı.

"Siz nasıl isterseniz, Bayan Rogers." Happy babasını görmek isteyen Dylan'ı her zaman sevmişti. Aile bağlarını güçlü tutmaya çalışan insanlar hep gözüne iyi görünmüştü.

Dar sokaklar insanlarla ve uzun apartmanlarla daha kalabalık görünmeye başladığında, birkaç trafik lambası Stark limuzininin üzerinde yansıdığında ve insanların, arabaların korna sesleriyle birbirlerine karıştığında Crystal evine döndüğünü hissetti.Dylan kalabalıktan hoşlanmazdı. En son aldığı dövüş eğitimlerinde kalabalık gruplarda dövüştüğü zamanları hatırlıyordu o kadar. Ondan sonrasında birçok kez yolculuk yapmış ve en sonunda Northwood Lisesi'ne gelmişti.

Araba bir Starbucks kafesinde durduğunda ve Happy bekleyeceği ile ilgili bir şeyler söyledikten sonra kızlar arabadan indiler. Crystal derin bir nefes çekip etrafındaki insanlara, arabalara ve göklere tırmanan binalara bakınırken Dylan kafenin uzun camının arkasında yuvarlak ahşap bir masada iki beyaz fincan kahvesi olan iki adam arıyordu. Bulduğunda önce babasına baktı, siyah bir kot, gri bir tişört ve lacivert ince bir ceket giymiş, ayağında beyaz spor ayakkabıları olan babasına karşı gülümsedi. Güneş gözlükleri masanın üzerinde, takım elbisesinin üzerindeki kravatını gevşetmiş Tony Stark ise, yeni traş olduğu ve biçimlendirilmiş olduğu anlaşılan sakalları arasındaki dudakları keyifle kıvrılmış bir şekilde, bir ayağı diğer dizinin üzerinde Steve ile sohbet ediyordu.

"Gördüm onları Stark, hadi gidelim." Crystal, Dylan'ın baktığı yere baktığında ve yakışıklı babasını gördüğünde keyifle gülümsedi ve önde kendisi olmak üzere içeri girdiler. Hızla masaya doğru ilerlerken onları ilk gören Steve idi.

"Merhaba, baba." Dylan ayaklanan babasına sıkıca sarıldığında göğsündeki kapanmak üzere olan yarasını hissetti. Eh, babasının kaslı göğsünde hissetmemek ayrı bir ayıptı tabii, ama bu hafta olan olayı babasına anlatmamıştı elbette.

"Selam baba." aynı şekide babasına sarılan Crystal bir süre kaldı ve ayrından Tony'den ayrıldı. O da o hafta olanlardan bahsetmemişti, ama Glock Şirketi ile ciddi bir şekilde konuşması gerektiğini söyleyecekti.

Masaya geçtiklerinde Crystal bu buluşmanın beş dakikadan daha fazla süreceğini anladı, ama babasıyla zaman geçirmeyi özlediğini babasına sarıldığında fark etti.

Annesi Pepper'a yakalanana dek Crystal ve Tony mutfakta pek çok yemeği karıştırıp yemeyi seviyorlardı, Tony'nin gözetiminde, Tony'nin yaptığı zırhları kullanıyor ve arada basketbol maçları izlemeye gidip birlikte bilgisayar oyunu oynuyorlardı.

"Pekala, görüşmeyeli neler yaptınız anlatın hadi." Dylan, kendi babasını cevaplamak için aklında birkaç cümle kurmaya başlamıştı ki, Crystal halihazır bir cevap verdi.

Rogers And StarkWhere stories live. Discover now