Dilek Defteri

48.4K 1.7K 838
                                    

Tek bölümlük hikayelerden oluşacaktır. Dilek Defteri bunlardan ilki. Umarım beğenirsiniz :)

Üç koli dolusu kitap, bir bavulu tıka basa dolduracak kadar kıyafet, avuç ayası büyüklüğünde ahşap bir takı kutusu, eski bir dizüstü bilgisayar. Sahip olduğu servete bakarken iç geçirdi kadın ve boş evde yankılanan ayak seslerini dinleyerek yürüdü. Dairede o kadar az pencere vardı ki vakit öğlen saatleri olmasına rağmen akşammış gibi geliyordu. Parkelerin üzerini kaplayan, yürürken havalanmasına neden olduğu tozlar yüzünden birkaç kez aksırdıktan sonra kollarını çemredi, kırık dökük banyoya gidip bir kovaya su doldurdu ve bulduğu eski bir çaputu ıslatıp temizliğe başladı. Ortalığı yaşanır hale getirmek için saatlerce uğraşması gerekti ama gocunmuyordu. Daire için şaşılacak derecede az bir miktar kira ödeyecekti bu yüzden ufak tefek zorluklara da katlanabilirdi. Tek odası, küçük bir salonu ve amerikan mutfağı olan temizlenmiş evine, yüzünde küçük bir tebessümle baktı.

Eski evini özleyecekti.

Eski hayatını.

Eski alışkanlıklarını.

Ve daha pek çok şeyi.

***

O gece kitaplarını, duvara monte edilmiş raflara yerleştirdi ve ev sahibinin onda kalmasına izin verdiği yatağa gidip uzandı. Yatağın demirleri sırtına ve kuyruk sokumuna batıyordu üstelik yatağın ayakları aynı hizada olmasa gerek ki yatak her hareket edişinde rahatsız edici bir tıngırtı çıkararak sallanıyordu. Sonunda sinirle nefes verdi ve bütün yorgunluğunu sindirip kalktı. Yere çömelip, sorunun ne olduğunu görmeye çalıştı. Gece lambasının soluk ışığında, tahmin ettiği gibi, yatağın ayaklarından birinin havada durduğunu gördü. Altına sıkıştırabilmek için kolilerin birinden ufak bir karton parçası kesti ve geri döndü. Boştaki ayağın altına karton parçasını dikkatle yerleştirdi ve o sırada parmaklarından biri parkeye sertçe çarparak kof bir ses çıkardı.

"Lanet olası tahta kuruları." diye söylendi, kısık sesle. Tahtanın altı boşalmış olmalıydı. Daha dikkatli baktığında parkenin iki adet tahtasının kabarmış olduğunu gördü. Elini attığı sırada tahtalardan biri kayıp duvara doğru savruldu ve altındaki boşluğu gözler önüne serdi. Kadın tahtanın altından gelen pis koku yüzünden burnunu kırıştırırken, boşluğun içinde siyah bir nesne gördü. Tiksinerek de olsa uzanıp aldı ve nesnenin üzerindeki toz tabakasını aksırıp tıksırarak silkeledi. Gece lambasına yaklaştı ve bir defter olduğunu fark ettiği nesnenin kapağını açtı.

İnsan bunca meşakkatin üstüne defterin içinde ilgi çekici bir şeyler bulmayı bekliyordu ama yoktu. Çizgisiz sarımsı sayfaların üzerinde tek bir çizik bile yoktu.

Defteri tembel denebilecek bir yavaşlıkla yere bıraktı ve yatağın ayaklarıyla olan problemini çözdükten sonra sırtına batan yatak yaylarının üzerinde uykuya daldı.

***

Telefon önce teklif sonra da ısrar edercesine uzun uzun çaldı. Kadın gözlerini güçlükle aralayıp yataktan doğruldu ve dengesiz adımlarla giderek rafların birine attığı telefonu aldı.

"Efendim, Nazlı?"

"Günaydın uykucu. Yerleştin mi yeni evine?"

"Yerleştim." dedi tekrar yatağa otururken kadın. "Her şey yolunda, merak etme."

"Sesin hiç de öyle söylemiyor."

"Sesim şu an uykudan uyandırıldığı için kızgın, Nazlı. Hepsi bu." dedi kafasını kaşırken.

"Pekala, öyle olsun." dedi karşıdaki. Sesi kırılmış ya da alınmış gibi gelmiyordu. "Bir sokak öteye de olsa taşınmış olman garip geliyor. O kadar uzun süre birlikteydik ki."

Dilek DefteriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin