Cehennemin Notaları

7.7K 698 110
                                    

Merhaba herkese :) Umarım iyisinizdir...

Bu hikayeyi aklımda çok düşündüm ama yazdıktan sonra aklımdakinden çok daha farklı bir hikaye çıktı ortaya. Beğenmeniz dileğiyle...

Ayrıca sizden bir ricam olacaktı, hikaye sıralaması için bana yardımcı olabilir misiniz? En beğendiğiniz ilk üç hikayeyi bile sıralasanız yeter, ben de sizin fikirlerinizle Dilek Defteri'ndeki sıralamayı yeniden düzenleyeceğim. 

Son olarak medyada Gabrielle'den The power of love var. Ben de yeni keşfettim ve hoşuma gitti, belki sizin de hoşunuza gider. Hoşça kalın. :)

- 1 -

İki metal kaşık, ters çevrilmiş boya kovalarının üzerinde güçlü ve hafif, yavaş ve hızlı, belirgin ve silik sesler çıkararak bilinmedik bir tempoda koşturuyordu. Metal kaşıkları tutan ellerin sahibinin alnı ter içindeydi, saçları denizden yeni çıkmış gibi sırılsıklamdı, alt dudağı kanıyordu, kalbi bir gülle gibi ağırlaşmıştı, ruhu nereden geldiğini kestiremediği ezgiyle her saniye yeniden yoğruluyordu. 

Sonunda durdu, metal kaşıklar ezginin ortasında kesilip kaldı, ellerin sahibi tedirgin bir tavırla kilerin kapısına baktı. Gürültüyle yutkundu. Kendini kaybettiğini, duyulma olasılığını aklından çıkardığını fark ederek dehşete kapıldı. 

Kapı gıcırdayarak açıldı ve küçük bir kız çocuğu karanlık depoyu seçmek istercesine gözlerini kıstı. Titrek ve heyecanlı bir ses,

"Kim var orada?" diye sordu.

Ellerin sahibi hiç ses çıkarmadı, istese de cesaret edip başkalarıyla konuşamaz, onlarla iletişim kuramazdı. Karanlıkta olmasına ve görünmeyeceğine emin olmasına rağmen gözlerini küçük kızdan kaçırdı. Pes edip gider sanıyordu ama kız tereddütlü adımlarla karanlığa daldı, beş adımdan sonra kovalardan birine takıldı, sendeledi. Ama sonunda kilerin ışığını bulmuştu, puslu ve sarı ışık karanlık odayı aydınlığa boğdu. 

"Sen miydin?" diye sordu kız, hayal kırıklığı dolu bir sesle. Ellerin sahibi cevap vermedi. 

"Sesler geliyordu." diye açıklamaya devam etti kız. "Şey...güzeldi. Sen miydin o sesleri çıkaran?"

Kız herhangi bir cevap alamayacağını biliyordu. Daha önce on yedi yaşındaki bu genç adamın bir kez olsun konuştuğunu ya da herhangi biriyle iletişim kurduğunu görmemişti. "Evren amca seni arıyordu, ayakkabılar boyanacakmış." dedi kız sonunda. Tek kelime daha etmeden kilerden ayrıldı, zemin kattan bir an evvel uzaklaşmak istiyordu.

Kız kendini bildi bileli bu evdeydi Teoman. Konağın şoförü Evren amcanın ve mutfakta aşçı olarak çalışan Kerime teyzenin tek oğluydu. Evde varlığı yokluğu fark edilmezdi, sessiz sakindi, hiç arkadaş edinmezdi, ona verilen her işi hiç itiraz etmeden yapardı. Bunun yanında bir takım garip davranışları her daim göze batardı. Farklı bir yemek yiyiş tarzı vardı, kaşığı bozuk bir açıyla tutar ve yemek bitene kadar gözlerini tabaktan bir an olsun kaldırmazdı. Biri onunla konuşurken o kişiyle göz teması kuramazdı, göz bebekleri dalgalı denizdeki tekneler gibi yalpalayıp dururdu. Kız sırf bu yüzden babasının ona birkaç kez vurduğuna şahit olmuştu. Başı mütemadiyen öne eğikti, uzun boyluydu, mimiksiz katılığına rağmen yüz hatlarının masumluğu onu soğuk göstermezdi. 

"Azra!" Kız, annesinin sesiyle birlikte düşünceler içinde tırmandığı merdivenlerin üst basamaklarında duraksadı.

"Efendim?"

"Piyano öğretmenin geldi, hemen aşağı in."

İç geçirdi ve piyano öğrenmekle zerre kadar ilgilenmediğiyle ilgili isyankar fikirlerini bastırdı, topuklarını basamaklara vura vura aşağı indi. 

Dilek DefteriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin