8. Bölüm

592 55 464
                                    


*ah medya ah... bu bölüm çok bekleyen onlykyung tatlışıma gelsin :3*

Soo kafasını eline dayamış dirseğini de masanın üzerine yerleştirmişti rahat bir şekilde. Son hastasının gelmesini bekliyordu. Açıkçası uzun bir gün geçirmişti ve yorgundu, yine de yeni birileri geleceği için heyecanlıydı. Bir anda telefonun çalmasıyla uzandı kablolu alete.

"Doktor Do, hastanız geldi."

"İçeri gönderin."

Söylediği kelimelerle birlikte açılan kapının sonrasında Kyungsoo ne olduğunu bile anlayamadan üstüne oturan adamla gözlerini sonuna kadar açtı. Kucağındaki adam kesinlikle kendinden daha cüsseliydi ve bacakları şimdiden ağrımaya başlamıştı. Ayrıca yüzünde saçma bir sırıtış vardı. Doktorun kaşları çatılmıştı hemen, üstündeki adamı süzerken ne yapması gerektiğine karar vermeye çalışıyordu.

"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz?"

"Hiç. Oturuyorum öyle. Sen?"

"Bu nasıl bir patavatsızlık! Kalkar mısınız üstümden?!"

"Benimle resmi konuşmana gerek yok tatlım. Seni uzun süredir tanıyorum ben."

"Ne olmuş yani? Buraya gelen herkes beni tanıyor." Dedi göz devirerek Kyungsoo. Normalde hastasına karşı saygılı olmalıydı tabi karşısındaki de ona karşı saygılı olursa.

"Evet, biliyorum. Ama ben farklıyım."

"Seni onlardan ayıran ne?"

"Beni mi? Hepimiz deli olabiliriz, biraz da uyuz, belki de azıcık sorunlu. Ancak bana bak lütfen! Sence de onlardan çok daha iyi gözükmüyor muyum?" diyerek kendini gösterdi uzun olan. Gözlerinde kendini beğenmişlik ve şaşkınlık vardı biraz. Diğerinin kendini nasıl fark etmediğine dair işaretler gönderiyordu.

"Gözükmeli misin?"

"Ya! Seni seviyorum diye benimle dalga geçme hakkına sahip değilsin beyefendi."

"Beni seviyorsun he? Bunu duyduğuma çok şaşırdım gerçekten."

"Ne var? Başkaları da senin kucağına böyle oturuyor mu ki? Ya da seni öpüyor mu her istediği an?"

"Sen de beni hiç öpmedin."

"İleride neler olacağını bilemezsin bebeğim. Yine de... Başkaları öyle şeyler yapmadı... Değil mi?" diye sordu tereddütle uzun olan. Bakışları hem endişeyle hem de kıskançlığın derin öfkesiyle parlıyordu. Kim onun Kyungie'sine dokunmaya cesaret ettiyse onların kafasını koparacaktı.

"Tabi ki hayır! Senin gibisiyle hiç karşılaşmadım çok şükür."

"Biliyorum, çok havalıyım değil mi?"

"Pardon da neden buraya gelmiştin acaba?"

"Seni sevdiğim için. Neden olabilir başka? Ah bir de katilim. O da var tabi."

O an Soo'nun korkması, şaşırması ya da endişelenmesi gerekiyordu fakat profesyonelliğini bozmamaya çalışıp hiçbir tepki vermedi ve duygusuzca kucağındaki adamın kahverengi gözlerine baktı.

"Kaç kişiyi öldürdün?"

"Kişi mi? Ben birine fiziksel acı verecek kadar salak biri değilim. Ayrıca kendimden başka kimseyi öldürmedim. Ben bir kalp katiliyim. Kendiminkini öldürüp senin yanına yolladım. Cennete yani."

Bunu o kadar saf bir inançla söylemişti ki Soo bir an kalbine sahip olduğunu düşünmüştü. O ukalalığının arkasında dediklerine inanan bir çocuk yatıyordu. Bunu görebiliyordu net bir şekilde.

Doktor Do'nun Hastalarıحيث تعيش القصص. اكتشف الآن