Bölüm 20

55.5K 2.3K 225
                                    

Uçaktan inip Viyana'ya ayak bastığımızda, hâlâ Kenan'ın söylediği sevgi dolu sözcüklerin etkisinden çıkamamıştım. Beni aniden sevdiğini söyleyince şimdiye kadar ona karşı hissettiklerimin bile ötesinde duygular gelip beni sarmıştı. Beni kıskandığı, sahiplendiği her tavrından belli olan adamın sonunda beni sevdiğini açıkça söylemesi her şeyden daha değerliydi. O beni böylesine kontrolsüz bir tutkuyla severken, ben de ona delice bir aşkla bağlanıyordum. Zaten aksinin olmasına izin vermezdi. Yine de ona ait olduğumu söylemesi yeterli gelmiyordu; seni seviyorum sözü her kadın gibi beni de böylesine etkiliyordu işte. Dudaklarından dökülen her sevgi sözcüğü gurur okşayıcıydı; kendimi ona daha fazla kaptırmama, umutsuz bir şekilde ona âşık olmama neden oluyordu.
Tabii ki bu saatten sonra onun romantik bir adam olmasını bekleyemezdim. Benim için değişmesini, olmadığı biri gibi davranmasını isteyemezdim. Ama bu, onun uçaktan iner inmez hemen kaba ve çekilmez haline dönmesini hoş karşılayacağım anlamına da gelmiyordu. Beni sevdiğini söyleyeli daha yarım saat bile olmamışken, yine içindeki orman adamını dışarı salıvermişti. Havaalanında valizlerimizin gelmesini beklerken yanımda bizimle aynı sebepten bekleyen genç bir adam bana bakarak gülümsediğinde, Kenan'ın adama İngilizce söylediği sözler ağzımı açık bırakmıştı. Önce bana önüne bak diye uyarıda bulunmuş, sonra da adamı, "Yanımdaki kadına bakan gözlerini eline veririm!" diyerek tehdit etmişti.
Adam, Kenan'ın hem cüssesinden hem de dediğini yapacağına inandıran öfkeli sözlerinden korkup, özür dileyerek kıpkırmızı bir suratla yanımızdan uzaklaşmış ve diğer köşede bavulunu beklemeye devam etmişti. Bir müddet sakinleşmesini bekleyip, "Bu yaptığın çok ayıptı," dedim.
"O adamın aklından geçenlerin masum şeyler olmadığını bilecek kadar erkeğim," deyince Kenan'ın eline daha sıkı yapışıp ona cevap vermek yerine, sinirden dudağımın içini kemirmekle yetindim. Bazen tavırları o kadar aşırıya kaçıyordu ki bu adamdaki kıskançlık genini alıp ayaklarımın altında çiğneyesim geliyordu.
En azından biraz medeni olmayı becerebilse, o da bana yetecekti.
Otele varana kadar taksiyle geçtiğimiz Viyana sokaklarının güzelliğine dalınca yaşadığımız ufak tatsızlığı aklımdan çıkardım. Sabahki kabalığını unutmuş, kendimi bu şehrin güzelliğine kaptırmıştım. Zaten bu şehrin mimarisi hakkında az çok bilgim vardı ama burayı kendi gözlerimle görünce daha bir beğenmiştim. Caddelerdeki tarihi binaların camlarından sarkan rengârenk çiçekler şehri inanılmaz güzellikte bir havaya sokuyorlardı. Ben çocuk gibi gözlerimi kocaman açmış dışarıyı izlerken Kenan, "Beğendin mi?" diye sordu.
Beğenimi ifade etmeye yetmezdi belki ama, "Harika," diyebildim. Uçağa bindiğimizden beri hiç bırakmayıp, sıkıca tuttuğu elimi şimdi yavaşça okşuyordu. Gerçek olamayacak kadar güzel bir rüyanın içindeydim.
Kalacağımız otele geldiğimizde taksi yavaşlayarak durdu. Otelimiz Viyana'daki en güzel otellerden Hotel Sans Souci Wie idi. Okulda bir dönem ülkelerin kendilerine has mimarisini incelerken, bu otel dikkatimi çeken binalardan biriydi. Barok döneme ait izler taşıyordu ve bu tarzdaki yapılar gözüme hep çok etkileyici, görkemli gelirdi. Bu yüzden de Kenan'la birlikte Viyana'ya gelmiş olduğuma seviniyordum.
Resepsiyondaki işimiz kısa sürmüştü. Hemen odaya geçip üstümü değiştirmek ve etrafı gezmeye başlamak istiyordum. Resepsiyon görevlisi, Kenan'a tek bir oda kartı için işlem yapınca, aynı odada kalacağımızı anladım. Sesimi çıkartmak istemiyordum, çünkü Kenan'a onunla aynı odada kalmak istemediğimi söylersem, itirazım hiçbir işe yaramayacaktı. Ama fazla heveslisiymiş gibi onunla aynı odada kalmak istediğimi düşünmesini de istemiyordum.
Elimi yine sıkıca tuttu ve bizi odaya yönlendiren kibar görevlinin eşliğinde odamıza çıktık. Kapıyı açan görevli kartı Kenan'a uzatıp verdiği bahşişi aldı ve hızla yanımızdan ayrıldı.
Baş başa kalmıştık.
Odaya şöyle bir göz atmam bile güzelliği karşısında büyülenmeme yetmişti. Benim gibi bu yaşına kadar orta halli bir gelirle yaşam sürmüş biri için bu lükse alışmak epey zaman alıyordu ve bu ihtişam çoğu zaman bana fazla geliyordu. Kenan her geldiğimde bu odada kalıyorum deyince, "Gezdirir misin?" deyiverdim bir çırpıda.
Kenan tek tek süitin odalarını gezdirirken, pastel tonların hâkim olduğu her bir köşeyi inceliyor, etrafta gördüğüm az ama şık aksesuarların birbiriyle uyumuna hayran kalıyordum.
Yatak odasına girince, süitin pastel hâkimiyetinin aksine daha koyu tonlardaki mobilya ve aksesuarlarla dekore edildiğini gördüm. Kahve ve krem duvarlar, koyu kahve ahşap bir yatak ve yatağın dört bir yanından duvara kadar uzanan tahta direkler tamamen ayrı bir iç mimarın zevki gibiydi. Odaya girince Kenan elimi tutmayı bırakıp beni dikkatle izlemeye başladı. Gezimizin yatak odasında son bulduğunu anlayınca, "Benim odam da bu katta mı?" diye onu sinir edeceğini bildiğim soruyu sorma arzuma engel olamadım. Bir yandan da ne diyeceğini merak ediyordum. Biliyordum ki beni yanından ayırmaya hiç niyeti yoktu, hele ki başka bir oda da kalmama asla izin vermeyecekti. Eli, bütün gün bir mengene gibi beni hiç bırakmamıştı. Dudaklarının temasından hiç mahrum kalmamıştım; böylece güzel günümü daha da güzelleştirmeyi başarıyordu.
Bu dediğime inanamıyormuşçasına, "Benimle kalıyorsun! Yatağımda yatacaksın, nefesini bile duyacağım her an," derken sertçe gözlerini gözlerime dikmişti. Sanki ondan uzak kalabilirmişim gibi şaka yaptım dercesine göz kırptım. Kesinlikle saplantılıydı. Ama bu umurumda bile değildi.
"Tamam," diyerek parmak uçlarımda yükseldim ve sabah tıraş olmadığı için her zamankinden daha da seksi görünmesine sebep olan kirli sakallı çenesine minik bir öpücük kondurdum.
Hep bu süitte kaldığını söylerken buranın onun için fazla büyük olduğu dikkatimden kaçmamıştı. Her şeyin en pahalısına, en gösterişlisine alışık olabilirdi ama aklıma gelen ilk düşünceyle kanım çekildi birden ve kıskançlık alttan alttan beni tutuşturmaya başladı. Daha önce bu odada kaldığı başka kadınlar olmuş muydu acaba? Bana böyle bir şey yapmaz herhâlde, diyerek kendimi rahatlatmaya çalıştım. Böyle bile olsa bunun herhangi bir şeyi değiştirmeyeceğini de biliyordum.
"Zaten tek başına kalabileceğini sanıyorsan, beni hâlâ tanıyamamışsın Ela. Seni bundan sonra gözümün önünden bir saniye bile ayırmam. Haberin olsun," dedi. Dediği söz karşısında tek kaşımı kaldırarak, onu süzmeye başladım. Şimdi ukala bakışlarının altından bana sırıtıyordu. Sonra yavaşça bana doğru bir adım attı. Ve bir adım daha...
Eliyle bana doğru uzanıp belimi kavrayıverdi. Onun kollarındayken kendimi küçücük ama acayip seksi bir kadın gibi hissediyordum.
Aramızda nefes alabileceğim kadar bile mesafe bırakmadı. Yüzümü ellerinin arasına aldı ve dudaklarını yavaşça benimkilere yaklaştırdı. Ağır çekimde onu izliyordum. Dudaklarıma değen ılık nefesi içimin titremesine neden oldu. Bu sefer ilk hamleyi kendim yapmaya karar verdim; ona daha da sokuldum ve gömleğinin açıkta kalan yakalarından tutup onu dudaklarıma doğru çektim. Dudaklarına çok hafif bir öpücük kondurdum. Kendimi geri çektiğimde, yüz ifadesi görülmeye değerdi. Tüm yüz hatları yumuşamış, beklentiyle gözlerini kapatmıştı.
"Ben de senin yanında bundan böyle dişi sinek dahi görürsem o güzel gözlerini oyarım. Haberin olsun," dedim onun lafına gönderme yaparak.
Sonra bana vereceği cevabı beklerken, kendimi Kenan'ın dudaklarının gönüllü işkencesiyle duvara doğru geri geri giderken buldum. Beni sertçe duvara çarptığında, çoktan kendimizi kontrol etmeyi bırakmıştık. Beni saran ellerinden biri boynumdan enseme doğru kayarak beni sahiplenirken, diğer elini belime dolamış beni olduğum yerde kıpırdamamam için sabitliyordu.
Ciğerlerimde tükenen havaya aldırış etmeden ısrarla beni öpüyordu. Sonra öpücükleri yavaşladı, dudaklarını benden çekerek huysuz bir şekilde iç çekmeme sebep oldu ama çeneme doğru nazik bir o kadar da ısrarlı öpücükler kondurmaya başladığında, hissettiklerimin karnımda yarattığı ağrıyla yine kendimden geçtim.
Sonra nefes nefese sadece adı döküldü dudaklarımdan. Şu an boynumda, nefesini ve öptüğü yerlerin altında zonklayan nabzımın atışından başka bir şey hissedemiyordum.
"Kenan," diyebildim yine de. Sesim çok çaresiz çıkıyordu.
"Mmm..." Sesi o kadar boğuk çıkıyordu ki. Ağzını bir milim bile uzaklaştırmamıştı tenimden. Artık öptüğü yerlere o kadar da nazik davranmıyordu. Tenim karıncalanıyordu ve yakınlığı başımı döndürüyordu. Kendini affettirmeye çalışır gibi benimle uğraşıyordu. Daha fazla dayanamayacaktım, çünkü bacaklarım hissizleşip titremeye başlamışlardı. Kenan da benim ne halde olduğumu anladı; tek hamlede beni kucağına aldı. Beni geniş yatağa bırakıp gözlerini bana dikti.
Bana bakarken gözlerinin renginin aldığı o koyu ton, hissettiği şehveti apaçık ortaya seriyordu. Gözlerimi ondan ayıramıyordum. O kadar yakışıklıydı ki kendimi onun yanında sönük hissediyordum. Gözleri gözlerimdeydi, yüzüme o kadar dikkatle bakıyordu ki kendimi o an karşısında çırılçıplak hissettim. Beni görüyordu; her şeyimle. Ruhum ve bedenim bu saatten sonra yalnızca ona aitti.
İçimde yeni yeni filizlenen zevk beni esir almıştı, onun yaktığı ateşte yanmaya hazır haldeydim.
"Demek dişi sinek, ha? Benim gözüm senden başka bir şey görmezken, sadece seni arzularken..." derken üzerime doğru eğildi. Bana arzudan buğulanmış gözlerle bakarken kalbimi eline almış sanki sıkıyordu.
Beni tekrar öpmeye başladı.
Elleri artık her yerimdeydi. Doğrularak bluzumu belimden sıyırdı, ellerinin tenimde bıraktığı kadifemsi his yanan ateşimi daha da körüklüyordu. Biraz geriye çekilip, kalçamın üzerime oturdu ama tüm ağırlığını üzerime vermemişti. Sonra beni hafifçe kaldırıp bluzumu üzerimden çıkardı. Sonra kendini oturduğu yerde doğrultup pantolonumun düğmelerini açmaya başladı. Yapabildiğim tek şey sadece onu izlemekti. Pantolonumu bacaklarımdan yavaşça çıkarken gözleriyle beni hayran hayran izlemeyi sürdürüyordu. Kirpiklerinin altından gördüğüm gözler içindeki tüm şehveti yansıtıyordu.
Beni soyduktan sonra ayağa kalktı ve üzerindeki gömleğin düğmelerini yavaşça açmaya koyuldu.
O andan sonra kendimi tamamen Kenan'ın insafına bırakmıştım. Bu saatten sonra ondan kaçamayacağımı biliyordum ve kaçmayı da istemiyordum.
Ona ait olmak için artık hazırdım.

Ken'an Diyarı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin