Bölüm 30

34.3K 1.7K 124
                                    

Kalbim bedenim gibi karanlıktan aydınlığa kavuşunca, gece bile gündüze dönmüştü gözümde. Âşık olduğum adamın yanında kendim olabiliyordum; ona böyle bağlanmam hayata tutunacak bir dal gibi ona böyle sarılmam bundandı. Onunla her şey daha kolaydı, katlanılırdı. Ona geldiğim günden sonra beni hiç yalnız bırakmamış, her defasında aşkını ve ihtiyacını dile getirmişti.

Okula düzenli gitmeye devam ediyordum, mezun olmama az kalmışken çalkantılı aşk hayatımla geleceğimi mahvedemezdim. Mezuniyetten sonra evlenmeye karar vermiştik. Daha fazla beklemek istemediğini söyleyip duran Kenan'ın aksine benim acele etmek gibi bir gayem yoktu. Sadece onunla bu evde beraber yaşıyor olmak bazen dışarıdan nasıl göründüğümüzle ilgili kaygı duymama sebep oluyordu. O kadar.

Kenan babasıyla arasını makul düzeyde düzeltmişti ama nasıl olduğu konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Sormuyordum da zaten. Mutlu görünüyordu. Bu da bana yeterdi, anlatmak istediği zaman anlatacağını biliyordum, ona güveniyordum. Annemle ilgili ise herhangi bir gelişme yoktu. Ben onu aramıyordum, o da beni. Sakinleşmesini ve bu durumu artık hazmetmesini bekliyordum.

Tam da olayların durulduğunu düşündüğüm sırada, Ali Kemal Bey bir akşam Kenan'la birlikte eve geldi. Geleceğinden önceden haberim yoktu; mutfak masasında ertesi günkü sınavıma çalışıyordum. İkisini birden karşımda görünce, acaba annem de yanlarında mı diye bir an heyecanlanmıştım. Yalnız olduklarını anlayınca da hemen rahatladım. Ali Kemal Bey'in durup dururken buraya gelmiş olması beni hem meraklandırmış hem de gerilmeme neden olmuştu ama davranışlarından herhangi bir rahatsızlık sezmemiştim. Aksine bana her zamanki gibi ilgiyle yaklaşıyor, bizi kabullenmiş gibi duruyordu.

Beraber yemek yedikten sonra, annemden hiç bahsetmemesi dikkatimden kaçmamıştı. Bizi germek istemiyordu anlaşılan. Bu da demek oluyordu ki annem hâlâ beni affetmemişti.

Bir ara Kenan'la balkona çıkıp uzun süre orada sohbet ettiler. Yanlarına gidip onları rahatsız etmek istememiştim. Arada hararetli konuştuklarını el kol hareketlerinden anlayabiliyordum ama sesleri hiç yükselmemişti.

O gece dolunay vardı gökyüzünde. Ay ışığı tüm parlaklığıyla Kenan'ın heybetli vücuduna vururken ondan gözlerimi ayıramıyordum. Babası gibi uzun boylu ve gösterişliydi ama yüzü annesini andırıyordu. Geçen hafta çocukluk fotoğraflarının olduğu bir albüm bulmuştum çekmecelerden birinde. Annesiyle yan yana olduğu çok fazla fotoğrafı vardı. Annesi güzel bir kadındı ama bütün fotoğraflarda ne kadar gülümsese de hüzünlü, üzgün hali göze batıyordu. Ya da yaşadıklarını az çok bildiğimden ben öyle yorumluyordum, kim bilir.

Kemal Bey evden ayrılmak için hazırlanırken hafta sonu planımız olup olmadığını sorup; ikimizi yemeğe beklediklerini söyledi. Bunu tam kapıdan çıkarken söylemesi itiraz etmemizi ya da Kenan'ın yanımda söyleyebileceklerini engellemek içindi sanki. Kenan hemen, "Bakarız," diyerek kestirip atmıştı. Babası, annemle bizi barıştırmaya çalışıyor olabilirdi ama emrivaki yapılacak bir kadın olmayan annemin, bu yemekten kesin haberi vardır diye düşünüyordum. Kenan'ın olumsuz cevap vermemesi de ilginçti. Oysa bu yemek teklifi beni şaşırtmıştı. Babası gidince, Kenan'a yemeğe gidip gitmeyeceğimizi sorduğumda, "Sen istiyorsan gideriz, bu konuda senin fikrin benimkinden daha önemli," demişti. Annemle küs kalmak hiç doğru gelmiyordu. Bu durum beni fazlasıyla geriyordu. Ne kadar bana ve Kenan'a haksızlık ettiğini düşünsem de zamanla bizi kabullenmesini istiyordum.

O akşam Kenan'ın hali fazla durgun gelmişti. Babasının ziyareti mi onu bu kadar etkilemişti emin olamıyordum. Sormaya da çekiniyordum açıkçası. Koltukta yan yana oturmuş televizyon izlerken, aramızda mesafe olmamasına rağmen sanki kilometrelerce uzaklıktaymışçasına beni kendinden uzak tutuyordu. Bu kadar yakınımdayken uzak kalması beni huzursuz ediyor, canımı fena halde sıkıyordu. Kafasında bir şeylerin muhakemesini yapar gibi dalgındı.

Bana kendini kapatmasına izin vermeye niyetim yoktu. Bu yüzden de onun bana atmadığı adımı ben ona doğru atarak, yakışıklı çehresinde hafif uzamaya yüz tutmuş sakallarını elimle okşadım. Bana doğru döndü ve sadece gülümsedi. Bu istediğim, daha doğrusu beklediğim gülümsemelerinden değildi. Bana hiçbir zaman hayır diyemezdi, bunun bilinciyle ona daha da yaklaşıp bu sefer onu öptüm. Başta öpücüğüme karşılık vermiyormuş gibi hissettim. Israrla öptüm onu, beni kabul etmesi için.

"Neyin var?" dedim kendimi ondan uzaklaştırarak. Bana bakarken, anlatmak istemiyorum der gibiydi.

"Tamam, anlatmak istemiyorsan sen bilirsin ama bana da böyle soğuk davranma," dedim ve oturduğumuz koltuktan kalktım ve yatak odasına doğru yürümeye başladım.

Belki peşimden gelir diye umdum ama zaman geçip de gelmeyeceğini anlayınca, üzerimi değiştirip yatağa girdim. Aradan bir saat geçmişti ama hâlâ yanıma gelmemişti. Ben de o yanımda yokken ve onu o halde bıraktığım için uyuyamıyordum. Onun canını böylesine sıkan, tavrına bu denli yansıyan sıkıntısının ne olduğunu merak etmeden duramıyordum.

Geçmek bilmeyen bir saatin sonunda odaya geldiğinde, karanlıkta kıyafetlerini sessizce çıkartmaya başladı.

Onu beklediğimi anlaması için, "Uyumuyorum," dedim.

Ses çıkartmadan yavaşça yatağa girdi. Belimden tutup beni kendisine doğru çekti. Yüzünü saçlarıma gömüp kokumu özlemle içine çekti.

"Senden vazgeçmeyeceğim. Nefes alamıyorum sensiz," dedi. Neler geçiyordu aklından, babasıyla balkonda ne konuşmuşlardı da bu hale gelmişti, sormak istiyordum ama konuşmayacağını da iyi biliyordum. Babası ilişkimize onay vermiyor olabilirdi, zaten aksini düşünmek zordu. Ama babasıyla ne konuştularsa onu çok fazla etkilemişti.

Ona doğru dönmeye çalıştım ama beni engelledi.

"Sadece beni sevdiğini söyle. Sonra da uyu, lütfen," dedi.

"Tabii ki seni seviyorum."

İstediği buysa söylerdim. Seviyordum, hem de her bir parçasını. Bırakmayacaktım onu, ne pahasına olursa olsun.

Benim için hâlâ hissettiklerinin farkındalığı, içten içe mutlu olmama yetiyordu. Benden uzaklaşmasındansa tüm dünyayı karşımıza almaya razıydım. Gece boyu uykumda rahatsızca dönüp durdum ama bir türlü tam olarak uyanamadım.

Ken'an Diyarı Where stories live. Discover now