Bölüm 53

40.5K 1.5K 298
                                    

Kenan

Onun ruhu saflığın, adı da üzerinde taşıdığı asaletin adıydı. Bundan altı sene önce, hayattan ne beklediğimi bile bilmiyorken; şimdi elimi bırakmamacasına tutan bu kadının kocasıydım. Hayal ettiğim her şeye onun sayesinde sahiptim. O zamanlar istediğim, arzuladığım şeyin şimdi kaybetmekten korktuğum şey olduğunun farkında bile değildim ama o bana daha ilk günden bakışlarıyla bile hayata dair ümit vermişti. Eski günlerime bakınca görkemli sahnemde hep en önde ama yalnız olduğumu hatırlıyordum. Ben kendi içimde yaşadıklarımı hazmedemezken bile o beni sevmekten hiçbir zaman vazgeçmemişti. İlişkimizin en başında belki de en zor günlerinde bir keresinde annesini dinleme ve beni bırakma hatasına düşmüştü ama o da yine benim yüzümden uzayan bir ayrılıktı; onu saymıyordum bile. Şu anda karşımda duran güzel kadına bakınca hayallerimin çok ötesinde şeylerin gerçekleştiğini görüyordum.

Şu zamana kadar gördüğüm en güzel yeşil gözlere, bembeyaz bir tene ve uzun kahverengi saçlara sahip kadının güzelliğinin yanında hoşgörüsünü bir bileklik gibi zarafetle taşımasına hayrandım; onu her şeyden, özellikle de kırılgan ruh halinden hep korumam gerektiğini biliyordum. Ela'ya hâlâ delicesine âşıktım, onun kollarında tuttuğum günkü gibi ona çarpılmış vaziyetteydim.

Hepsi benimdi, bütünüyle; bu kadını bana ait kılan her özelliğini seviyordum. Görünüşünü, kokusunu, tenini, ona dokunmayı ama benim için en önemli yeri kalbiydi; açıklanamaz bir şekilde ona bağımlı kalmamı sağlayan kalbiydi.

Her şeyin başında ve sonunda yine o vardı. İnsan sevdiği kadınla birlikte olunca hayattan memnun olmamasını gerektiren hiçbir şey yoktu. Ama benimki memnuniyetin çok ötesindeydi. Onunla birlikte olmak, kim olduğu, nereden geldiği hatta kimin kızı olduğu çok uzun zaman önce benim için önemini yitirmişti. Şimdi sadece bana aitti. Benim karım, benim çocuklarımın annesiydi ve şu an üçüncü çocuğuma hamileydi.

Uzun zaman sonra yüzünde gördüğüm bu kederli ifade ise dayanılır gibi değildi.

"Bilmiyorum Kenan," dedi iki elini de açarak. Gerçekten de yalan söylemeyi hiç beceremeyen bir karım vardı. Bunu inkâr etmese de durumu kurtarmak için söylememekte direndiği konu muhtemelen önemliydi.

"Evet, biliyorsun ve benden saklayıp duruyorsun." Ona doğru uzanıp, elini avucumun içine aldım. "Onca olaydan sonra hâlâ onu korumaya çalışmıyorsun değil mi?" diye sordum.

"Neden bana inanmıyorsun. Bilmiyorum dedim ya. Neden üzerime gelmekte ısrar ediyorsun?"

"Israr etmiyorum. Sadece bunun sebebini bilmek istiyorum," diyebildim. Sesimin ikna edici çıkması için uğraşıyordum ama kendi içinde bir şeyi çözmek ister gibi düşünceli hali ona bunu söyletmemi sağlamayacaktı sanki.

"Bana inanmamayı seçen sensin," dedi ve sakince yanıma kadar sokulup, gözlerini gözlerime kenetledi.

Hamileydi ve bu hamileliği öncekine göre daha zor geçiyordu. Çabuk yoruluyordu ve hormonlarının dönemsel dalgalanması sebebiyle fazla alıngandı. Onu bu denli sorgulamak istemesem de ortalıkta benim bilmediğim bir şeyler dönüyordu ve neredeyse iki gündür beni peşinde bunu öğrenebilmek adına kıvrandırıyordu. Keşke bana ne deyip, ilgilenmeyi bırakabilseydim. Ona doğru bir adım attım elimi saçına götürüp başını yavaşça okşadım heyecanlanınca her zaman yaptığı gibi dudaklarını birbirine bastırdı o sıcak dudaklarını öpmek istiyordum ama önce almam gereken cevaplar vardı. Amacım onu ürkütmek veya korkutmak değildi sadece telefonda annesiyle ne konuştuğunu bilmek istiyordum. İki gün önce annesiyle yaptığı telefon konuşmasının ardından değişmişti; durgundu. Bazen onu yalnız odada ağlayacakken yakalıyordum. Beni görünce hemen kendini toparlıyordu. Ama farkındaydım benim kızacağım bir şeyler olmuştu ya da olacaktı. Ve Ela bana bunu söylemekten şimdilik kaçınıyordu. Karşımda sözlerimden dolayı hayal kırıklığına uğramış bir surat ifadesiyle bana baktığında kendimi suçlu hissetmiştim. Ona ne olduğunu soruyordum ama bana cevap vermekten kaçınınca üstüne fazla gitmiş olabilirdim.

Ken'an Diyarı Where stories live. Discover now