Bölüm 44

32.3K 1.3K 132
                                    

İkimiz de aldığımız çifte müjdenin ardından yüzümüzde aptal sırıtışlarla doktorun muayenehanesinden ayrılmış, arabayla işe doğru ağır ağır ilerliyorduk. Daha önceden hızlı gitmemesi için defalarca uyardığım adam şimdi ayağını gaz pedalına basmaya korkuyordu.

"Karnımda iki tane bücürün var diye mi tüm bu yavaş gitme çabası? Önceden bana acıdığın yokmuş demek ki? Kıskanıyorum deyince kızıyorsun ama şimdi bu yaptığına ne demeli?" diyerek ona sırf eğlencesine takılıyordum. Asık suratıyla nam salmış kocam, ağzı kulaklarına varmış şekilde son yarım saattir radyodaki şarkıya eşlik ediyor arada da elimi tutup öpücüklere boğuyordu.

"Alakası bile yok, senin canın her şeyden önemli ama düşünsene iki tane sana benzeyen kız çocuğumuzun olduğunu?" derken o kocaman sırıtış artık suratına sığmaz hale gelmişti. Çok mutluydu.

"Kız olduklarını da nerden çıkardın? Şaşıyorum sana. Doktor ne dedi? Daha belli olmazmış, üçüncü aydan sonra belki," dedim ama o beni duymuyordu bile. Kafasını kendinden emin bir şekilde salladı.

"Kesin kız. Sen kocana güven, aşkım. Hem kızlarım beni üzmez."

"Sırf gönlün olsun diye neredeyse kız doğuracağım, Kenan. "

"Sen onu da yaparsın benim için ama doğumda güzellerimle tanıştığında da böyle konuşabilecek misin bakalım? Sen inkâr etmeye devam et."

"Artık korkmaya başladım valla. Kız olurlarsa seninle çok işimiz var gibi geliyor. Bana nefes aldırmıyorsun, onlara neler yaparsın kim bilir? Kısa giymeyin!! Önünüze bakarak, yürüyün!! Onunla konuşmayın, bununla bakışmayın!! Ay düşündükçe içim fena olmaya başladı. Okul hayatlarını hayal dahi edemiyorum," dedim ve onun taklidini yaparken bir yandan da sinirleneceğini bile bile gülmemi bastırmakta zorlanıyordum.

Ama lafımı bitirir bitirmez yüzünün aldığı şekle bakılırsa bana ciddi manada alınmıştı. Mutluluktan yüzü gülen adamı iki lafımla yerle bir etmiştim. Ama dediklerim o kadar doğruydu ki bu bebeklerin kız olması durumunda üçümüze de hayatı dar edecekti.

"Nefes alamıyor musun sen benim yanımda?" Sinirlenmişti işte dediğime, yanılmamıştım.

"Yani öyle demek istemedim de kıskançsın ya azıcık aşkım ondan dedim. Kızma hemen." Kendimi savunmaya başlasam da dinlemeyecekti.

"Kıskancım ama sen nefes alamıyorum deyince..." demiş lafının devamını getiremeden anladığımı düşünüp susuvermişti.

Daha fazla böyle bakmaya devam ederse ağlamaya başlayacaktım, çünkü onu üzgün görmeye dayanamıyordum. Hem de hormonlarım bana sürekli ağla ağla diye baskı yaparken, onları durduracak gücüm yoktu. Şaka yapayım derken olay bambaşka bir hal almıştı.

"Asıl ben sensiz nefes alamam, öyle demek istemedim gerçekten. Bana bak..." deyip iki saniye de olsa yoldan gözünü ayırmasına sebep oldum. Bu kadarcık bile bana bakması yeterdi zaten. Bakışımdan neyi ima ettiğimi anlayacağını düşünüyordum.

Konudan uzaklaşma çabasıyla, hemen aklıma gelen ilk saçma ve gereksiz konuya geçiş yaptım ama bu konunun Kenan'ı daha da gereceğini nedense düşünmeyi akıl edemedim.

"Şimdi bu müjdeli haberi ne zaman ailemize söyleyeceğiz?" derken en sevimli ses tonumu kullanmaya çalıştım ki gerilmesi muhtemel ortamı dağıtabileyim ama aile lafının geri dönüşü yoktu.

"Sen ne zaman istersen. İstersen doğurunca söylersin, benim için fark etmez," dedi umursamaz bir tavırla.

"Ciddi misin sen?" Konu giderek kötü bir hal alıyordu ama bir kere konuşmaya başlamıştım.

Ken'an Diyarı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin