2.5K 155 29
                                    

Saat 7'yi 3 geçerken kalabalık şehrin gürültüsü, Şangay'ın vasat mahallelerinde bile iliklerinize kadar duyuluyordu. Eski, boyaları sökülmüş binanın demir kapısı açıldı ve küçük, saçları dağınıkça örülmüş küçük bir kız ve onun elinden tutan, uzun boylu kahverengi saçlı bir adam, evsizlerin, sokak satıcılarının ve para dilenen yaşlıların arasından geçerek tıpkı bu mahalle kadar pis ve yaşlı görünen arabaya koştular.

Kahverengi saçlı adam hızla küçük kızı arabaya bindirdi ve emniyet kemerini bağladı. Kapıyı kapatıp ön koltuğa geçerkenki kısa sürede saatine bakmayı ihmal etmemişti: 07.06

Arabayı hızla çalıştırdı ve şehrin bitmeksizin uzayan ve en dar sokaklarında bile metrelerce kuyruk oluşturan trafiğine girdi. Yarım saat içinde küçük kızın kreşinin önüne geldiklerinde derin bir nefes aldı, küçük arabadan indirip pembe, mavi ve sarıyla boyanmış neşeli görünen binaya yürüdü. Öğretmenine teslim ederken yanaklarını öpmeyi unutmadı, geri çekilip arabasına yürürken boğazında bir yumru vardı.

Minik kızı, Shang.. En iyisini, en güzelini hak ediyordu. En ucuzundan, genellikle ebeveynlerinden birinin hapiste olduğu çocuklarla dolu bir kreşi değil.

Derin bir nefes alıp okuluna doğru sürmeye başladı. Sınavına bir kaç dakika kala arabayı okulun bahçesine park edip koşarak binaya girdi ve sınavın yapılacağı salona ilerledi. Profesör ona iğneleyici bakışlarla kağıdı uzatırken umursamamaya çalıştı ve amfide boş bir yer bulup sınav kağının üzerine düzgün yazısıyla ismini yazdı: Wu Yifan

🍬🍬🍬

Yifan okuldan sonra part time olarak bir pastanede tezgahtar olarak çalışıyordu. İşi basitti, ancak maaşı ona yetiyordu   Yifan mutlu değildi ama şükretmesi gerektiğini de biliyordu.

Maaşı az olsa, tüm gün insanlarla uğraşmak zorunda kalsa bile, sıcak, ekmek ve kahve kokan, şekerlemeler, makoronlar, cupcakeler, kurabiyelerle dolu, sıcak renklerle dekore edilmiş bu dükkanda bulunmayı seviyordu.

Tüm öğleden sonrasını aptal, kendini beğenmiş orta yaşlılara çörekleri beğendirmeye, liseli kızların onunla flört etmesi umursamamaya çalışıp, patronuyla kavga etmemek için defalarca 100'e kadar saymakla geçirmişti. Tüm gün Tanrı sabrını sınamış gibiydi, Neyseki mesaisinin bitmesine 7 dakika vardı. Sonra siktir olup gidebilirdi.

Yifan ıslık çalarak tezgahı silerken, kapının açıldığına dair tatlı zil kulaklarını doldurdu. Kafasını kaldırdığında kucağında 10 aylık bir bebek taşıyan, kahverengi, kıvırcık saçlara sahip, bugüne kadar gördüğü en güzel gülücüğe sahip erkek, kendisine doğru yürüyordu.

Zaman durdu, akrep ve yelkovan 17.53'de takılı kaldı, kalbi atmayı kesti, sıcacık dükkanın içinde rüzgarlar esmeye başladı. Yifan bu tanıdık hissi duymalayı uzun zaman olmuştu, muhtemelen 5 yıl falan.

"Pardon, ben şey.. kurabiye alabilir miyim?"

Yifan'ı girdiği transtan çıkaran meleksi ses oldu.

Eli ayağına dolanmıştı. Kurabiye? Kurabiyeler neredeydi? Ya paketler? Tanesi kaç yuandı?

"K-kaç tane istiyorsunuz?" Kekelediği için küfretti. Gözü rengarenk makoronlara takılan şirin erkek çocuğunda takılı kaldı.

"6 tane olsun."

Yifan heyecanla 6 kurabiyeyi özenle kutuya koydu, sıkıca paketledi ve kutuyu pembe puantiyeli poşete koydu ve karşısındaki güzel çocuğa uzattı.

Gözü işaret parmağını ağzına sokmuş dikkatli bir şekilde makaronları izleyen bebeğe kaydığında gülümsedi ve yeşil olanı alıp, montunun içinde kaybolmuş, tıpkı kucağında durduğu babasından -belki de annesinden- almış olduğu gamzesiyle oldukça tatlı gözüken bebeğe uzattı.

"Ah, çok teşekkürler.. O ne kadardı?" Gamzeli adam makaronu anında eline alan bebeğine bakarak panikle sordu.

"Hayır bu benden olsun.." Yifan gülerek çocuğun yanağını hafifçe okşadı.

Kahverengi kaşe montu, başındaki rus kalpağı bulunan gamzeli adam ücreti uzattı ve kısık sesle teşekkür edip dükkandan çıktı.

Yifan'ın mesaisi bitmişti ama Yifan'da bitmişti. Gamzeli çocuğa..

macarons // kray On viuen les histories. Descobreix ara