1.3K 127 42
                                    

"Baba~" Küçük kızın kendisine mızmız bir şekilde, belki dakikada 6. kez seslenmesiyle Yifan içinden küfrederek yakmış olduğu omlet tavasını tezgaha fırlattı.

Tek başına ebeveyn olmak zordu, gün geçtikce daha da zorlaşıyordu. Bu bir odalı küçük evin kirası bile onlara fazla geliyordu. Ağırdı, omuzlarının üstündeki yük sadece bir ev kirası değildi. Küçük kızı vardı, okutmak, yedirmek, içirmek, banyo yaptırmak, oyun oynamak, saçlarını örmek,  uyutmak zorunda olduğu bir kızı vardı.

Hayır, Yifan asla bundan gocunmuyor, oflamıyor veya pişmanlık duymuyordu. Yifan sadece kızının diğer ebeveyninin ne kadar sorumsuz olduğunu düşündükçe, birlikte geçirdikleri saatlere nefret duyuyordu. Ama sonra minik kızı ona sırnaştığında ve sanki ihtiyacı olduğunu biliyormuş gibi onu öptüğünde, sarıldığında Yifan o kadına teşekkür etmeden de edemiyordu.

"Baba~ Bu yaktığın 3. omlet.. Mısır gevreği yiyelim olur mu?"

Kızının önerisi üzerine Yifan omzunun üzerinden, tezgahta bir yığın haline gelmiş yakılmış omlet tavalarına, saçılmış malzemelere baktı. Pes edercesine nefesini verip dolaptan iki kase ve mısır gevreğini çıkardı.

Küçük kız kazanmışlığın verdiği sevinç ve bunun getirisi olan gülümseme ile kıkırdayarak küçük masaya koştu.

Yifan kızına üzgünce bakarken onun aslında normal bir aileye sahip olduğunda ne kadar sağlıklı beslenebileceğini, sağlıklı oyunlar oynayıp ne kadar güzel bir çocukluğu olabileceğini düşündü.

Basit bir omleti bile yapamıyordu. İlerde kızı ondan başka şeyler istediğinde, yapamama korkusu sardı içini. Herkesin elinde olan o pahalı  telefonlardan satın alamayacaktı kızına, marka ayakkabılar, elbiseler... Yifan, kızına yaşamak zorunda bıraktığı bu sefil hayat yüzünden kendini asla affetmeyeceğini biliyordu.

Bütün bunları düşündükçe, boğazına bir yumru oturdu, kalbinde bir sızı oluştu. Gözleri sulandı. İştahı kesilirken, kendi önünde bulunan kaseye mısır gevreği dökmekten vazgeçti. Sadece kızının önündeki dolu kaseye süt döküp mutfağı toparlamaya başladı.

Kızıyla birlikte oturup, kızının sağlığına zarar verdiğini görmeyi, arkasını dönüp bulaşıkları yıkayarak kaçmaya tercih ediyordu.

Yere düşen mavi plastik kaşığı eline aldığında, aklına şimşek gibi çakan gamzeli çocukla gülümsedi. Aksiliklerle dolu olan sabahı güzelleştirecek şekilde, zihnine doluşan çocuğun sesi kendisini tekrar aptal bir aşığa çevirmişti.

Onu ve bebeğini düşünürken birden kaşları çatıldı ve tavaya yapışmış omleti kazımayı kesti. "Acaba onun bir partneri var mıydı?"

Yifan aklına düşen kurtlarla dudağını dişledi. Eğer gamzeli çocuğun bir partneri var ise, Yifan onu umutsuzca sevmekten vazgeçmeliydi. Tam sevmek denir miydi, o da bilmiyordu. Ama kendisini lise zamanlarına götürecek kadar zinde, genç ve mutlu hissediyordu kendini. Pastahanede, ruhunu daraltan pembe duvarlar arasında onu beklerken sıkılmıyor, aksine gelen tüm müşterilere ve obsesif kompulsif bozukluğa sahip patronuna bile iyi davranıyordu.

Patronu, her şeye takıntılı bir kadındı ve Yifan'ın orada çalıştığı 9 ay boyunca, yaklaşık 16 kez istifa mektubu yazdıracak kadar kötüydü. Ama Yifan bu yüksek gelirli işi artık yalnızca yüksek maaşı olduğu için değil, hergün aksatmaksızın aynı saatte gelen ve her gün başka çeşit tatlı alan, şirin gamzeli çocuk için de seviyordu.

Shang yemeğini bitirdikten sonra, her şey rütin bir şekilde olduğu gibi ilerledi. Yifan kızı üzerini giyinmeye gittiği sırada mutfağı toparladı. Daha sonra koşturarak üniversitedeki dersleri için gerekli olan malzemeleri çantasına koydu. Küçük kızı yanına geldiğinde, beceriksizce gür saçları iki yandan at kuyruğu yaptı.

Her zamanki gibi acele ile evden çıkıp, mazotu her zaman bitmek üzere olan külüstür arabaya bindiler. Yifan kızını okuluna bıraktı ve kampüse doğru arabasını sürdü.

🎈🎈

Saat 18:30'u bulduğunda, Yifan dudağını dişleyerek etrafı izlemeye devam ediyordu. Aslında çoktan vardiyasını iş arkadaşına teslim edip, kızının okuluna gitmeliydi ancak Shang'ın bugün arkadaşı ve arkadaşının annesi ile birlikte parka gidecekleri onun yarım saat daha bu sıkıcı pastanede durmasına sebep olmuştu.

Yifan biliyordu, isteseydi o da şehrin göbeğindeki parka gider ve bir bankta oturup kızının neşeli çığlıklarını dinlerdi. Ama kalbi izin vermiyordu. Gamzeli çocuğu görmek istiyordu.

Ve yine, her müşteri içeri girdiği zaman olduğu gibi kapının zil sesini duydu. Kafasını kaldırdığı anda, yine kucağında oğlu olan, şirin gamzeli çocuğu gördü. Ve bugün, onu ilk gördüğü gün gibi kafasında rus kalpağı vardı. Bu onun tatlı görüntüsünü tamamen başka bir seviyeye çıkartıyordu.

Yifan büyülenmişçesine ona bakarken gözleri birbirine değdiğinde, utançla kafasını eğdi ve ezbere bildiği cümleyi söyledi:

"Hoş geldiniz efendim."

Gamzeli çocuk gülümseyerek onu kafasıyla onayladı ve standdaki envai çeşit pasta, çörek, börek ve kurabiyelerde gözlerini gezdirdi. Ne istediğini biliyor gibi, pastaların yanına yaklaştı.

"2 kişilik kahveli pastadan alabilir miyim?"

Gamzeli çocuk çekingence sorduğunda, Yifan heyecanlanmamaya çalışarak pastayı çıkardı ve ona baktı. "Üzerine bir dilek yazmamı ister misiniz?"

Çocuk anında kafasını sallarken kucağındaki bebek merakla etrafı izliyordu. "Üzerine 'İyi ki doğdun Luhan' yazabilir misiniz?"

Yifan, bu tatlı ricadan dolayı kalp krizi geçirecekmiş gibi hissederken kirli beyaz renkli pastanın üzerine, kahverengi krema ile oğlanın dediği şeyi yazmaya başladı. Geri çekilip yazı düzgün mü diye bir kez daha okuduğunda boğazına oturan yumruyla affalladı.

Gamzeli çocuk ve Luhan, bu iki kişilik pastayı yiyeceklerdi. Luhan büyük ihtimalle bu çocuğun babası olmalıydı ve gamzeli çocuğun da partneri.

En sevdiği oyuncağı kırılmış bir çocuk edasıyla pastayı paketledi ve poşete sardı. Çocuğun uzattığı kredi kartını alıp pos cihazına yerleştirdi. Karttan çekilmesi gereken ücreti yazdı. Ancak bütün bunları yaparken sarhoş gibiydi. Hiç bir şey düşünemiyordu. Dışardan geçen biri, onun gözlerindeki hayal kırıklığını bir kilometre öteden anlardı.

Pos cihazını yavaşça gamzeli çocuğa uzattı ve şifreyi girmesini bekledi. Kasadan kendileri için olan fişi tezgaha bırakıp, kredi kartıyla birlikte ikinci fişi genç adama uzattı.

Tekrar ezbere bildiği cümlelerden birini söyleyecekti ki, gözü macaronlara bakarken ağzını açıp yalayan bebeğe ilişti. Kıkırdayarak yeşil renkli olanı bebeğe uzattığında, bebek küçük elleriyle macaronu kaptı ve ağzına koydu. Dişleri az ve güçsüz olduğundan ısıramasa da, diliyle macaronu yalıyor ve şekerli tattan dolayı kıkırdıyordu.

Yifan gülümseyerek bebeğe bakarken, onu izleyen genç adamı fark ettiğinde utançla başını eğdi ve "Yine bekleriz." dedi.

Gamzeli olan teşekkür edip pastaneden çıkıp uzaklaşırken, Yifan kalbindeki ağrıyla açık olan kasaya döndü ve kenardaki fişi eline aldı. Tam kasanın içine yerleştirecekken, kart sahibinin adı gözüne çarptı. Zhang Yixing.

Yifan artık biliyordu, gamzeli çocuğun adı Yixing'di.

macarons // kray Where stories live. Discover now