1.4K 112 66
                                    

Bu bölüm biraz uzun oldu, umarım sıkılmazsınız. Öpüldünüz!

Not! Çince de tek heceli isimler, soyadla birlikte okunur, Lu Han gibi. Lei'nin de ismi tek heceli olduğu için Zhang Lei diye okunuyor.

Yixing, elinde karton bir poşet ile sakin ve şirin kafeye girdiğinde üzerinde mavi bir trençkot ve beyaz bir kazak, altında da kot pantolon vardı. Etrafına bakınarak uzun boylu yakışıklı çocuğu aradı ama görünürlerde yoktu.

Etrafına bakınarak bir kaç adım daha attığında, iri bir bedenle çarpıştı. "A-affedersiniz!" Kafasını kaldırdığında uzun boylu kasiyeri gördü, her zamanki gülümsemesiyle... Yalnız bir değişiklik vardı, genç adamın saçları küllü sarıydı ve her zaman gösterdiği alnına doğru taralıydı. Üzerinde siyah boğazlı bir kazak vardı ve altına da kazağıyla aynı renkte bir pantolon giymişti, beline kenarında pastanenin logosu olan bordo önlük sarılıydı.

"A-ah, Yifan.. Bende seni g-görmek için gelmiştim." Zaten yakışıklı olan çocuğun, sarı saçlarla nefes kesici görünmesinden dolayı büyülenmiş bir şekilde konuştu.

Yifan duyduğu itirafla kocaman gülümsedi: "Ah, hoşgeldin! Bugün ufaklık yok sanırım, huh?"

"Ah evet, onu arkadaşıma bıraktım. Şey, kıyafetlerini getirmiştim.." Yixing utangaç bir tavırla siyah katton poşeti uzattı.

"Getirmek zorunda değildin, sende kalabilirlerdi." Yifan poşeti alırken genç olanın kıyafetleri yıkamamış olmasını umdu. "Ah, ayrıca o gün ıslak kıyafetlerini koyduğun poşeti unutmuşsun, bekle getireyim."

Yixing kendisinden uzun olan adama doğru kaldırdığı kafasını hızla aşağı yukarı hareket etti, o arkasını dönüp hızlı adımlarla arkaya doğru ilerlerken onun geniş sırtını izledi.

Bir kaç saniye sonra Yifan yanına yaklaştığında, ellerini arkasında birleştirmiş sallanıyor ve ayakkabısının burnuyla yere şekiller çiziyordu.

Yifan bir çocuk gibi görünen adama gülümseyerek baktı ve ona kıyafetlerinin olduğu poşeti uzattı: "Al bakalım."

Yixing gülümseyerek poşeti eline aldı. "Dün yaptıkların için çok teşekkür ederim."

Yifan utangaç bir şekilde alnına düşen saçlarını düzeltti. "Yerimde kim olsaydı yapardı."

Yixing kekelememek için dua ederek konuştu: "Iı, emin ol yapmazdı. Şey, uh.. Yaptıklarının karşılığı olamaz ama sana bir yemek ısmarlamak isterim."

"Randevu gibi mi?" Yifan utanarak bütün yüzü kırmızıya dönmüş gence sordu.

"E-evet, randevu gibi.." dedi Yixing parmaklarıyla oynarken. "Eğer müsaitsen, akşam evime gelebilirsin."

Yifan onu onayladı. "Akşam müsaitim, ne zaman orda olmamı istersin?"

"6 gibi uygun, işten o saatte çıkıyorsun.." Yixing reddedilmemenin verdiği sevinçle gülümsedi. "Evimi biliyorsun zaten ama ben yine de sana adresimi vereyim, numaranı versene."

Yifan heyecanla ezbere bildiği numarayı söyledi. Yixing numarayı kaydedip karşısındaki adama baktı. "Ben sana mesaj atarım."

Yifan genişçe gülümsedi. "Mesajını bekleyeceğim."

"T-tamam o zaman, ben gideyim. Akşam görüşürüz." Yixing hafifçe el salladı.

Yifan büyük ellini kaldırıp kısa olana doğru salladı ve büyük bir şekilde gülümsedi. Yixing ise arkasını dönerek keyifle pastaneden çıktı.

macarons // kray Where stories live. Discover now