KOPUŞ

38 11 0
                                    

Düşüncelerle boğuşurken yol yorgunluğuyla erkenden uyumuşum. Sabah uyandığımda kendimi dinlenmiş hissediyordum. Telefona baktığımda bir numara mesaj atmıştı.

" Günaydın Gökçe bugün canım da nasıl hamburger istiyor bir bilsen."

Mesajı okuduğumda gülümsedim. Güne gülümseyerek başlamama vesile olmuştu. Aklıma Can geldiğinde ise gerilmiştim. Aklıma her geldiğinde huzursuz oluşum garip gelmişti. Yanlış giden bir şeyler var demekti. Sevilen akla geldiğinde çatılmazdı kaşlar, çatılmamalıydı.

Servise bindiğinde Can benden önce gelmişti. Kulaklığı takmış dışarı bakıyordu, geldiğimi fark etmedi. Ben de selam veremedim. Çekindim galiba ondan. Yerime geçtiğimde Can beni fark eder konuşur diye bekledim ama bir şey demedi ben de diyemedim. Oysa onunla her aklına geleni söyleyebilecek kadar yakın olanlar da vardı. Ne şanslılardı. Lükse bak! Ben ise günaydın bile diyemedim. Esasında bunu yapabilirdim. Hatta nasılsın bile diyebilirdim ama Defne bir şey demişse ondan çok utanırdım. Bu elimi kolumu bağladı. Servis okula geldiğinde Can servisin boşalmasını bekledi başını benim olduğum tarafa çevirmedi. Benimle konuşmak istemediğini düşündüm. Oysaki her şey yolundaydı. Gözyaşlarımı silmişti. Benimle ilgilenmişti. Bir anda ne değişebilirdi ki? Morali bozuk veya üzgünse de bunu bilmek isterdim. Yanında olmak isterdim. Söz konusu Can olunca kelimeler nasıl da değişiyor. Yaptım, ettim yerine yapabilsem, edebilsem geliyor. Kocaman -se'ler, -sa'lar ekleniyor. Bu böyle gidemezdi. Devam ettirdiğim takdirde kendime zarar vermiş olurdum. Okulum değişirse bunun kolaylaşacağını hatırladım. Umut fidanları ekilmişti içime. O an Can'ı unutmaya giden yolların güzel geldiğini fark ettim.

Defne bana normalden daha iyi davranıyordu. Aşırılıklar hep düşündürmüştür beni. Aşırı ilgi, aşırı sevgi, aşırı iltifat... Bir tuhaflığın olduğu aşikardı ama bakalım ne zaman çıkacaktı kokusu.

"Mert ile bugün hamburger yemeye gidecekmişsiniz. Hiç söylemiyorsun."

Bu serzeniş beni de şaşırtmıştı. Benim de haberim yok öyle miymiş? Diye sormak istedim ama hak etmesine rağmen Mert'i zor durumda bırakmak istemedim.

" Anlaşılan Mert bir şey söyledi ama daha tam olarak belli değil."

"Mert söz konusuysa gidersiniz bence" Defne'nin ne demek istediğini anlayamamıştım. Ne demekti ki bu böyle? Mert'e karşı koyamayacağımı düşünüyor olduğunu varsaysam yanlıştı çünkü Can'a olan duygularımı biliyordu. Diğer bir ihtimal ise Mert tuttuğunu koparan biriydi ki bu daha olası çünkü gerçekten de Mert'te farklı bir şey vardı.

Okul çıkışı Mert'i gördüğümde şaşırmıştım. Ona nasıl davranacağımı bilemiyordum. Yeni tanışmış insanlara özgü bir çekimserlik vardı aramızda ve onunla ilk defa birlikte vakit geçirecektik. Sözleşmiştik diyemiyorum çünkü Mert sözleşmişti yalnızca. Onu gördüğümde yanına gittim.

"Boşuna geldin. Sana cevap vermedim ben" dedim ama içimden iyi ki geldi diye düşünüyordum. En azından kafam dağılırdı hem belki Can ile ilgili bir şey öğrenirdim.

" Sana öğretmediler mi susmak kabul etmek demek. Ben de kabul ettiğini düşündüm" Mert bunu dediğinde Defne'nin ne demek istediğini anladım. Mert zeki birisiydi ve istediğini kolay elde edebilirdi. Hep imrenmişimdir öyle insanlara.

"O zaman Yalçın abiye haber vereyim bekle" dedim tam servise yönelecekken Can'ı gördüm sabah günaydın diyemeyen ben değilmişim gibi Can'a seslendim servise gelmeyeceğimi bunu Yalçın abiye söylemesini istediğimi söyledim. Kendimce Can'dan öç almıştım. O farkında olmasa da bir şeylerin bu bana iyi gelmişti, kendimi güçlü hissetmemi sağlamıştı.

SONA GİZLENEN BAŞLANGIÇWhere stories live. Discover now