KIRGINLIK

72 11 2
                                    

"Hadi kalk, geç kalma sen" dedi. Elini tutup kalktım. Bisikletlerimizin başına geçtik. Yurda yaklaştığımız sırada telefonuma art arta mesajlar gelmeye başladı. Bunun normal olmadığını düşünüp durdum. Arayıp ulaşamayan numaralar ve bir yığın mesaj vardı. Annem ile babam çok sayıda aramışlardı beni. Bu içimde korkuya neden olmuştu. Telaşla annemi aradım. Annem telefonu açar açmaz "neredesin sen?" diye soru yöneltti. Ses tonu hem ağlamaklı hem öfkeli gelmişti.

"Ne oldu anne, iyi misin?" neredesin sorusunu duymamış gibi ben de soruya soruyla karşılık vermiştim. Bilmediğim bir nedenden dolayı nerede olduğumu söylemek istememiştim.

"Yurdunun önündeyiz Gökçe! Sabahtan beri sana ulaşmaya çalışıyoruz. Sana bir şey olduğunu düşündük. Derhal buraya gel ya da neredesin söyle gelip alalım seni."

Dünya'nın en başarılı gerilim filmini izlesem bu kadar gerilemezdim. Bana sürpriz yapmaya kalkışmışlardı ve olanlara bak. Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemez bir halde kaldım kısa bir süre. Ardından "hemen geliyorum, yurdun yakınlarındayım" dedim.

Mert olanlara anlam verememiş bir şekilde yüzüme bakıyordu. Onun yüzünde de korku vardı. Muhtemelen neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Bisikleti bırakıp yol kenarındaki taşın üstüne oturup 'Mert bittim ben' diye yakınmaya başladım. Mert içine kaçmış gibi bir sesle "Gökçe birine bir şey mi oldu. Aklım çıktı. Bir şeyler söyle" dedi.

Asıl yapmam gerekenin yurda gitmek olduğunu biliyordum. Öncelikli olarak kendime gelmem gerekiyordu. Düşündüğümde kendimi kötü veya suçlu hissettirecek bir neden yoktu ama burada Mert ile olduğumu söylersem annemin bana olan yaklaşımı değişecekti. Gazetelerde üçüncü sayfa haberlerinde öyle şeyler yazıyordu ki annem de haliyle güvensiz ve paranoyak bir kadına dönüşmüştü. Yalan söylemek istemiyordum ama doğruyu söylemekten de çekiniyordum.

"Gökçe artık kızmaya başlıyorum. Bir şeyler söyle lütfen"

"Annemler bana sürpriz yapmak istemişler. Yurdun önündelermiş, sabahtan beri bana ulaşamamışlar. Kötü bir şey olduğunu düşünüp telaşlanmışlar" derken bulunduğumuz yeri defalarca tavaf ettim.

Mert "şaşkın" dedikten sonra gülmeye başladı. O gülmeye başlayınca ben de sinirlendim. "Bunda gülünecek ne var?" diye çıkıştığımda bu ağzımdan diğer cümlemin aksine bir çırpıda çıkmıştı ve bu sefer sabit durabilmiştim. "Gökçe bunda korkacak, gerilecek ne var ki? Merak etmişler ama şu anda iyi olduğunu öğrendiler. Zaman kaybetmeyelim hadi atla bisiklete Forest"

Mert bunu söylediğinde içimden ona hak verdim. Yolun sonunda sevdiklerim beni bekliyordu. Telaşı kesip, gitmemiz gerekiyordu. Onlara ne demem gerektiğini yolda düşünmeliydim.

Yurdun arkasına geldiğimizde durdum ve Mert'e " her şey için teşekkür ederim, tek gitmem daha doğru olur neyle karşılaşacağımı bilemiyorum. Görüşmek üzere" dedim ve ayrıldım. Bekleme salonuna yöneldiğimde Cemre bana doğru 'abla' diyerek koşmaya başladı. Kucaklaştıktan sonra anne ve babamın yanına yürüdük. Ben başımı kaldırıp bakamamıştım. Onları farkında olmadan çok korkutmuştum. Babam birinin bir şey demesine fırsat vermeksizin başımı göğsüne bastırıp, sarıldı.

"Bizi çok korkuttun Gökçe. Ne arkadaşların, ne de yurt nerede olduğunu biliyordu. Telefonun kapalıydı. Aklımıza neler geldi. Bir daha kimseye haber vermeden bir yere gitme"

Yüzüm düşmüştü oysaki ne güzel bir gün geçirmiştim. Şu anda ise bütün enerjim yerle bir olmuştu. Sarılmak için anneme yöneldiğimde annemin kan çanağı gibi olan gözlerini gördüm.

SONA GİZLENEN BAŞLANGIÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin