ALTINCI BÖLÜM

88 55 69
                                    


*** Merhaba Sevgili Mihrican okuyucuları... Yeni bölüm ile yepyeni bir heyecan da sizleri bekliyor... Oy, eleştiri, yorum ve önerilerinizi bekliyor olacağım. Kitabımı kütüphanenize eklerseniz yeni bildirimler alacaksınız. Keyifli okumalar dilerim.😊***

   Zaman geçiyordu. Acılara, sevinçlere, gözyaşlarına aldırmadan takvimden yapraklar savruluyordu. O gün Senem’in kaza geçirmesinin on yedinci günüydü. Senem’in durumu iyiye gitmesine rağmen hâlâ hastanedeydi. Bu durumda hastane masrafları giderek artıyordu. İlaç masrafları, yatış ve diğer ihtiyaçlar derken elde avuçta ne varsa gitmişti. Eve komşuların gönderdikleri bir kap yemek ve fırından daha ucuza alabildiğimiz bayat ekmeklerle karnımızı doyuruyorduk. Anneannem Senem’in taburcu olabilmesi için senet imzalamıştı. Hiçbir zaman bir arada göremediğimiz kadar para lazımdı. Anneannemi hiç bu kadar perişan ve biçare görmemiştim. Ona sahip çıkamamıştı ama günahını fazlasıyla ödüyor diye düşünüyordum aptalca!
...

   Zarife çok umutsuz ve çaresiz kalmıştı. Hastanede tanıştığı varlıklı bu kadınla işbirliği yapmak zorundaydı. Onunla giderek daha sık görüşüyor ve bu görüşmeleri torunlarından saklıyordu. Tek başına vereceği bu karar Mihrican’ı belki de tamamen kaybetmesine neden olacaktı. Ama en azından ileride yaptığı bu eylemin ne kadar doğru olduğunu anlayacağını ümit ederek ‘evet’ dedi.
Torunlarını çok seviyordu. Nihayetinde biricik kızının emanetiydi onlar. Ama Mihrican’ın yeri onun kalbinde başkaydı. Ne kadar kızsa da, öfkeye kapılsa da onun bu hırçınlıklarına göz yumacağı bir sebebi vardı. Kızını kaybetmeden önceki yaşanılan onca acı olaylar Mihrican’ın gözünün önünde cereyan etmişti. Tam olarak aklı ermeseydi de elbette zihnindeki kopuk parçalar onu hayatta kalanları sorumlu tutacak kadar yeterliydi. Evet, Zarife en az kızı kadar mağdur bir kadın olsa da Mihrican ona bu sıfatı yakıştırmıyor ve suçlulardan biri olarak görmeyi yeğliyordu.

   Çaresiz anneannem kimbilir ne kadar düşünmüştü, ne kadar ağlamıştı. Bunu yapmak istemezdi biliyordum. Ama ne yapsındı ki? Zor bir karar sürecinden geçip nihayetinde - evet- demişti gönülsüzce. O paraya ihtiyacımız vardı. Verdiği bu karardan habersizce ben onun saçlarına daha fazla ak düştüğüne ve yüzündeki çizgilerin daha da belirginleştiğine şahittim. On dört yaşındayken bana bu hayatı reva gördüğü için onu suçlayacaktım. Ama almak zorunda kaldığım sorumluluklarım beni olgunlaştırmıştı.

   Anneannemin nereden getirdiği belirsiz o parayla tüm borçlarımızı kapatmıştık. Mutluydum. Çünkü artık bayat ekmek yemek zorunda değildik. Senem nihayet hastaneden çıkmış ve aramıza dönmüştü. Evdeki matem havası gitmiş, yerine neşe ve sevinç dolmuştu. Anneannemin bu mutlu aile tablosunu neden buruk bir figür ile tamamladığını anlayamasam da üzerinde durmamıştım. Ona karşı olan duygularım değişmemişti. Değişen tek şey ona olan öfkemi yansıtmıyor olmamdı. Yazık ki anneannem benim değiştiğime inanıyordu. Değişmiştim evet, ama bu defa riyakârlık yapıyordum.

   Nermin bu süreçte hep beni teselli ediyordu. Hastaneye pek gelemese de okulda beni hiç yalnız bırakmamıştı. Ona olan sevgim artıkça artıyor ve giderek onu kaybetme korkusu sarıyordu.

   Ders notlarım yeniden düzeliyordu. Buna en büyük etken Nermin’in bitmek tükenmek bilmeyen nasihatleriydi. Giderek aramızdaki yaş farkı belirginleşiyordu. Onda hoşlanmadığım tek şey ergin bir insan gibi davranmaya başlamasıydı. Bir anne gibi öğüdünü dinlemekten ne yalan söyleyeyim bıkıyordum. Benden adam olmazdı. Niye durumu vahim bu kız için dil döküyor saatlerce tepemde iyi olalım diye ısrar ediyordu ki?

   Kavga yoktu! Plan kurmak yoktu! Nermin şeffaf biriydi. Ama ben onun kadar dürüst olamıyordum. Evcilik oynamak gibi bir şeydi bu bana göre. Öte yandan ters giden bir şeyler olduğunu sezinliyordum. Nermin her ne kadar bana mutlu olduğunu söylese de ona giderek daha az inanmaya başlamıştım. Bir sıkıntısı vardı ve bunu gizlemek zorundaydı. Artık emindim. Zira bir teneffüs boyunca omzuma yaslanıp hüngür hüngür ağlamıştı. Onunla bu konu hakkında konuşmaya karar verdim. 
“Nermin, biliyorum. Artık gizlemene lüzum yok! Sen mutlu değilsin.  Benimle paylaşmaktan kaçındığın ciddi bir sorunun var. Biz dost değil miyiz? Ne olur yüzün biraz olsun gülsün.”

MİHRİCAN #Wattys2017 (Akademisyen Yayımlarından ÇIKTI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin