Yaşayan Bir Ölüyüm

6.3K 461 224
                                    

Taşkın kaşlarını çatmış karşısında durup sırıtmaya devam eden bedene  baktı.Gözleri gülümsemenin etkisiyle kısılırken mütavazi görüntüsü, duruşununda verdiği çarpıklık nedeniyle onunda dudaklarından küçük bir tebessüm kaçmıştı.Ortaya çıkan görüntü tıpkı yağmurdan sonra çıkan gökkuşağı gibi görülmeye değerdi. İki genç kaldırımdan geçenlere aldırmadan gülüşüyorlar ve gülüşleri karışıyor birbiri ardına durmaksızın. Doğan seyrek adımlarla yaklaştı, artık nefes alamadığını farketti. Çünkü karşısında duran gencin yüz ifadesi o kadar komikti ne ara baksa gülesi geliyordu. Karşısında durup omzuna vurdu, yeteri kadar gülmüştü, eğlenmişti.

"Olum şakaydı lan sadece, rahat ol"

Taşkın omzunu sıkan elin sıcaklığını bünyesinde gezdirdi. Her temasında ona alışmaya çalışıyordu aslında. Ne zaman dokunsa boğazına takılıyor nefesi, yutkunamıyor birkaç yumru boğazına yapışırken konuşması dahi boğuk çıkıyordu.Yaşlı gözleri süzdü, safirler ıslakken mehtaplı bir gecedeki ay ışığı kadar güzel görünüyordu.Yanaklarında ki pembe çizgiler, dudaklarıyla buluştuğunda bir ressamın fırça darbeleri gibi narin, yumuşak bir şekilde öpmek istiyordu onu.

"Neden gözlerin bu kadar güzel, neden bu kadar mavi ve sıcak? "

Doğanın gülüşü solarken, gözleri ışıldayan ve müstehzi bir gülüş takınan gence baka kaldı.Beş saniyelik bakışları yere indirdi çabucak. Kazağını sıktığını yeni farketmişti, hürhani dokunuşu gevşetti ve birkaç adım geri sekti.Başını kaşıyarak tekrar gözlerini ait olduğu mavilere dikti.

" Çok deniz suyu yutmuşum ondandır. Ya seninkiler? "

Yüzünün kızardığının farkındaydı taşkın, bilinçsiz bir şeklinde çıktı ağzından. Keşke düşünerek söyleseydim dedi.Kendini toparlamayı başardığında çekingenliği ses tellerine vurmuştu.

" Göz-gözz yaşlarım içime aktığındandır"

Doğan çocuğun sesindeki soğukluğundan, giderek düşen moralsiz tavrından ve yüzünün aldığı belli belirsiz hırçın çizgilerden gözlerini ayıramadı. Bir karışlık mesafeyi geride bırakıp, ensesine geçirdi ince parmakları. Alnını, alnına bastırıp gülümsedi.

"Ağlamak yok kardeşim, ağlamak yok"

Boşta sarkan kollarını ona sarmak istedi genç. Ama yapamadı kendini yine yargılayacaktı.Üzülmesinden korktu. "ibne" tanımını hatırladı. Az önce ben ibne miyim? sorusunda nerdeyse ağlıyacaktı tutki ona sarılmak. Kardeşi gibi görüyordu zaten onu, sarılmak büyük bir aptallık olurdu.

"Tamam, ağlamak yok. "dedi kuruca

Sırtını sıvazladı doğan

" Hadi gidelim! "dedi.

Taşkın koluna giren fazlalığı görünce ağzı aralandı. Az önce ona sarılmaktan bahsederken yapışık vaziyette,sürtünerek ilerliyorlardı. Ne kadar mutlu olduğunu anlatamazdı şuan için. Hava 42 derece olmasına rağmen titriyordu genç adam. Avuç içleri terlemişti kaç dk kadar bu halde yürümeye çalışıyorlardı. Bir yol ayrımına geldiklerinde doğan kolunu bırakmış "nereden gidiyosun" diye sormuştu. Genç adam bu kadar hızlı geldikleri için moral man çökmüştü tabiki.Elini kaldırıp

"Soldan" dedi nazifçe.

"Hadi ya ben diğer taraftan gidiyorum. İyi de orası çıkmaza gitmiyor mu yahu? "

" Aslında bakarsan evim orda, ama istersen evine kadar eşlik edebilirim"

"Yok ya kalsın, ben tek giderim sen keyfine bak "

ARADIĞIM ADAM(GAY)- Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin