37

5.7K 292 34
                                    

1 YIL ÖNCE

Elya, hala ağlarken saniyeler önce bıraktığı telefonunu geri aldı ve tekrar arama tuşuna bastı. Açmıyordu. Telefon sonuna kadar çalsa da, cevaplanmıyordu.

"Neredesin Ege ya?"

Kendi kendine söylenmesinin sebebiyse, evde kimse yoktu. Henüz yarım saat önce, en yakın arkadaşından, en yakın diğer arkadaşının gideceğini öğrenmişti. Elya'ya haber vermeden çekip gidecekti. Ama Ege, Barış'ı ne kadar tembihlese de gideceğini Elya'ya söylemesini engelleyememişti.

Elya, Barış'ı yanında istemiyordu. Ege'yi istiyordu. En yakın arkadaşını istiyordu, en yakın arkadaşının gitmemesini istiyordu. Ama Ege, Elya'nın telefonuna bile bakmıyordu.

Ege'nin niyeti kötü değildi, aşıktı sadece. Çok aşıktı. Burada kalırsa duygularını daha fazla saklayamazdı. Gideceğini söyleyip Elya'nın itiraz etmesini istemiyordu. Her şeyi habersizce halletmek istiyordu sadece, ama Barış her zamanki gibi buna engel olmuştu. Çünkü Barış da Ege'nin gitmesini istemiyordu ve Elya'nın eğer bilirse ona engel olabileceğini düşünüyordu.

Elya telefonu kulağından çektiğinde eş zamanlı olarak zil çaldı. Ayağa kalkmaya niyeti yoktu, ama ısrarla çalan zil bu isteğini gerçekleştirmesine engel oldu.

Elya ise, o mu? Hala ağlıyordu. Gideceğine değil, hiçbir şey söylemeden gideceğine kırılmıştı. Çok kırılmıştı.

Savsak adımlarla kapıya ilerlerken hıçkırıklarını susturmayı başarmış, kendini sürekli yenileyen gözyaşlarını silmeye çalışıyordu.

"Kim o?"

Kapıya yanaşarak sorduğu soruya cevap alamamıştı. Ama o kadar dalgındı ki, kapı deliğinden bakmaya aklı ermemişti ve kapıyı cevap almasa da açtı.

Gelmişti.

Bir şey demeden birbirlerine sarıldıklarında, artık ikisi de ağlıyordu.

"Gitmeyeceksin..."

Cevap alamadı.

Koca odanın içinde sadece aldıkları nefesin ve çektikleri burunların sesleri duyuluyordu.

Ege ağlıyordu; sevdiği kızı onsuz bırakıp gidecekti. Onun için ağlarken onu bırakıp gidecekti. Evet, Ege de Elya'sız kalacaktı ama sorsanız bu onun için hiçbir şeydi. Yanındaydı ama sevemiyordu özgürce.

Elya ağlıyordu; arkadaşı gidecekti. Ona bir şey söylemeden. Barış'tan duyup onu defalarca aramasa belki şimdi buraya bile gelmeyecekti. Kendini değersiz hissediyordu. Oysa Ege, sadece onu üzmemek istemişti. Bir terslik mi vardı?

"Gitmeyeceksin, değil mi? Ondan geldin buraya?"

Dakikalarca sarılmalarının sonunda geri çekilen Elya oldu. Ege'yse cevap vermeyip birkaç adım gerisindeki duvara yaslandı.

"Ege?"

Artık ağlamıyorlardı.

Elya sinirliydi.

Ege çaresizdi.

"Bana hiçbir şey söylemedin..." dedi Elya ve Ege'nin sırtını yasladığı duvara giderek o da aynısını yaptı. "Hiç bu kadar değersiz hissetmemiştim."

Ege duydukları karşısında şaşırmıştı. Sadece Elya'yı düşünüyordu, istediği ona değersiz hissettirmek değildi. Hiçbir zaman. Hiçbir konuda.

Dudaklarını bir şey söyleyecek gibi aralasa da, konuşamayıp geri birleştirdi. Kelimeler birleşip bir cümle oluşturamıyordu sanki.

Korkuyordu. Elya'nın ondan nefret etmesinden çok korkuyordu. Habersizce gitmek istemesinin sebebi Elya'nın ondan nefret etmesini sağlamak değildi. Sadece öğrenip, ona engel olmaya çalışmasından korkuyordu, ve öyle de oldu.

Eğer daha fazla burada kalırsa, gitmekten vazgeçecekti. Bunu istemiyordu. Ama yine de demedi içinden, keşke sevmeseydim. Keşke sevmeseydim de şu an bu halde olmasaydık, diyemedi.

Onu ağlattığına pişmandı, ama sevdiğine? Asla. Hiçbir zaman olmayacaktı.

"Özür dilerim," diyebildi sadece. Sırtını duvardan ayırıp açık kapıdan çıkarken, sadece bunu söyleyebildi.

Söylenecek Sözler //texting. {2017}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin