[6]

4.4K 557 322
                                    


''Yoongi?''

Yoongi onlara doğru yürümeye başladığında Taehyung geriye doğru atmıştı adımlarını. Ekip liderine saygısızlık ettiği için Yoongi'nin ona kızacağını biliyordu. Tabi daha sonra.

''Ne işin var burada?'' dedi Xiumin, hala az önceki gibi sert bir duruşu vardı.

''Onayım olmadan iki adamım göreve gönderildi. Ve başarısız oldunuz.''

''Yoongi-''

Hoseok'un sözü Yoongi'nin havaya kalkan eliyle kesilmişti.

''Neden tüm güvenlik güçlerinin mutant evlerine baskın yaptığını açıklar mısın bana?''

Yoongi'nin öfkesi sakin çıkan sesinden bile oldukça kolay anlaşılıyordu ki o da şaklamak için bir çaba sarfetmiyordu.

Seokjin'in patavatsızlığına yeterince sinirlenmişti zaten. Arkadaşının bir şey yaptığı yoktu ama yine de Jimin'le ilgilenen oydu. Eğer Seokjin Jimin'le vakit geçirmek istiyorsa Yoongi olmadığı bir zamanda gelmeliydi. Sebebini gerçek anlamda anlayamadığı öfke patlamasıyla kendini dışarıya attığında mutantlar için özel oluşturulmuş askeri birliğin zırhlı araçlarıyla burun buruna gelmişti. Ve daha sonra da bir yeraltı çetesinin Seul'ün en büyük bankasını soymaya çalıştığını ve başarılı olamadıklarında kaçtığını öğrenmişti. Bu kabul edilemedi. Yaptıkları aptalca bir hata yüzünden ülkedeki tüm mutantlar tehlikeye düşmüştü.

''Ya da Jackson'ın neden ceset torbasında olduğunu?''

''Böyle konuşma.'' diye mırıldandı Mijoo.

Jackson hakkındaki tavrı onu rahatsız etmişti. Saygısızca davranıyordu Yoongi.

''Bir açıklama yapmam gerekiyorsa sana değil, üstlerime yaparım.'' diye yanıtladı Xiumin.

Yoongi'ye karşı hisleri çoğu zaman nefret derecesinde oluyordu. Kendini beğenmişliği, dik bağlılığı Xiumin'i deli ediyordu. Ama bu sefer haklı olduğunu kabul etmekten başka bir şansı yoktu. Başarısız olmuşlardı. Üstelik takımdan, kendi takımından birini kaybetmişlerdi.

Yoongi'nin zihnine baskı uyguladığını hissedebiliyordu. Ve Yoongi'nin bunu isteyerek Xiumin'e fark ettirdiğini de. Ona göz dağı veriyordu. Kim olduğunu, ne olduğunu hatırlatıyordu Xiumin'e. Sanki unutabilirmiş gibi.

Yoongi koyulaşmış bakışlarını bir müddet karşısındaki adamın üzerinde gezdirdikten sonra, ''Hoseok'u eve götür, Taehyung.'' dedi. Bacağındaki yara çok büyük bir şeye benzemiyordu ama daha fazla kan kaybetmesini istemezdi Hoseok'un.

Taehyung başıyla onaylayıp başka bir şey söylenmesine gerek kalmadan Hoseok'un kolunu omzuna atmıştı. ''Ağırlığını bana ver.'' dedi güven verici bir gülümsemeyle Hoseok'a bakarken. Hoseok itiraz etmedi. Birlikte koridorda ilermeye başlamadan Hoseok son kez Yoongi'nin olduğu tarafa baktı, ''Sen gelmiyor musun, Yoongi?''

Yoongi sessiz kaldı. Şu an istediği tek şey Xiumin'in suratını dağıtmaktı. Ama gözü yerdeki siyah karartıya takıldığında başını yavaşça salladı. ''Geliyorum.''

-

Jimin odasına çıktığında bir süre odanın köşesindeki küçük kitaplığı incelemişti. Üç raflı kitaplığın iki rafı dosya ve klasöylerle doluydu. Diğer rafındaysa birkaç kitap vardı. Kitapların yazıldığı dili bilmediği için yapabildiği tek şey resimlerine bakmak olmuştu. Dosyalara da bakmak istiyordu fakat Yoongi'nin ona kızma ihtimali vardı ve risk almak istemiyordu. Koridordan gelen ayak seslerini duyduğunda elindeki kitabı hızlıca bırakıp yatağına oturmuştu. Başta uyuyor numarası yapmak gelse de aklına, gelen kişi Yoongi ya da Namjoon'sa eğer kolayca anlarlardı uyumadığını ve bu da Jimin'in rezil olması demekti. Tabi Jimin'e göre. Bu yüzden yatağında oturmaya devam etti kapısı çalınana kadar. Jungkook kapıyı yavaşça açıp kafasını içeri uzattığında Jimin onun fazla sevimli olduğunu düşünmeden edememişti. Jungkook'un kaç yaşında olduğunu bilmiyordum ama yine de küçük bir çocuk gibi davranıyor olmasını sevmişti.

X-Force - YoonminWhere stories live. Discover now