[12]

3.8K 461 90
                                    


Jungkook dakikalardır odada volta atan ekip arkadaşını izliyordu ve bundan sıkılmaya başlamıştı. Yoongi fazla gergindi. Adamın açıklama yapmasını bile beklememişti yumruğunu sıkarak nefesini kesmek için. Yaptığının yanlış olduğunun farkında olduğundan bile emin değildi Jungkook. Yoongi hiçbir zaman düşünmeden hareket etmezdi. Ama etmişti. Bu yüzden olsa gerek, yerini rahatlamaya bırakan gerginliği geriye dönmüştü.

''Şimdi ne yapacağız?''

Yoongi Jungkook'u duymuşsa da duymamazlıktan gelmeyi tercih ediyordu. Çünkü ilk defa ne yapacaklarını bilmiyordu. Adamı öldürmemesi gerekiyordu, en azından işleri bitmeden önce. Ama yapmıştı ve ellerinde işe yarar bir bilgi bile yoktu. Çocuğun artan gerginliği elle tutulur cinstendi ve bu Yoongi'nin daha da stres altında hissetmesine neden oluyordu.

"Dosyaları arayalım." diye mırıldandı kendi kendine. İstedikleri bilgilerin burada olduğundan şüpheliydi artık ama en azından onları bilgilere götürecek adımları öğrenmeliydiler.

"Namjoon buna sinirlenecek."

Jungkook doğrulup köşedeki dolaba ilerken söylediğinde Yoongi'nin tepkisini görmek için bekleme gereği bile duymamıştı. Böyle bir anda kendisine kızma hakkı yoktu, olmamalıydı.

"Dolaplara değil." dedi Yoongi. Sesinin sakin çıkması için çaba gösteriyordu. Sakin kalmalı ve mantıklı düşünmeliydi, buna zorundaydı. "Adamın bilgisayarıyla telefonunu kontrol et."

Jungkook sessizce adımlarının aksi yönüne dönerek masaya ulaşmış, deri koltuğunda cansız bir şekilde oturan adama bakmamaya çalışarak ceketinin cebinden adamın telefonunu ve çekmecelerden birinde bulunan dizüstü bilgisayarı alarak yere oturmuştu. Elektronik aletlere arası iyiydi. Sığınaktan dışarı çıkamadıkları zamanlarda arkadaşlarıyla ve oyun oynayarak vakit geçirirdi. Tabi bu bir yerden sonra canını sıkmış, başka şeylerle ilgilenmeye başlamıştı. Onun için hiç de yeni olmayan şeylerdi bunlar.

Yoongi bir süre yerde bağdaş kurarak oturmuş olan genç bedene baktıktan sonra yaklaşık yarım saat önce karıştırıyor olduğu dosyalara yönelmişti. Kendisi için sıkıcı ve uğramaya değmeyecek bir şeydi bu ama başka şansı yoktu. Bir hata yapmıştı. Sonuçlarına katlanmalı ve işleri yoluna koymalıydı.

Etraftaki en ufak bir sese karşı dikkat kesilerek yaptıkları bir saatlik araştırmadan sonra -ki bu beklenilenden çok daha uzun bir süreydi onlar için- Jungkook bilgisayarı sessiz olmayacak bir şekilde kapatırken "Buldum." demişti.

"Park Jimin'in kim olduğunu biliyorum.''

-

Jimin'in Taehyung ve Hoseok'un adımlarına ayak uydurabilmek için neredeyse koşması gerekmişti. Hayatında hiç bu kadar yürüdüğünü de hatırlamıyordu. Eski, terk edilmiş bir binanın önünde durduklarında ancak nefesini düzene sokmak için fırsat bulabilmişti. Taehyung başındaki siyah bereyi çıkartarak dudaklarındaki büyük gülümseme ile Jimin'e dönmüştü, "Ne düşünüyorsun?"

"Sen ne düşünüyorsun?" dedi Hoseok araya girerek.

Namjoon ve Seokjin, Yoongi'nin uyarısını dikkate alarak kötü kokmayan ve kuru bir yer bulmuşlardı onlar için. Dışarıdan kötü görünüyordu, evet ama bu önemli değildi ekip için. Güvende ve hayatta oldukları sürece hiçbir şey önemli değildi.

Taehyung diğerlerini geride bırakarak binadan içeri girmek için bir adım atmış ve Jimin'in sesiyle ikinci bir adım için kaldırmış olduğu ayağı havada kalmıştı. Jimin yalnızca ''Dur.'' demişti ama bu tek kelime Taehyung'un kafasında yankılanmaya yetmişti.

Telepati?

Bu tahmin edilebilirdi ama yine de Taehyung'un bedeni şaşkınlık ve korku arasında bir hisle sarılmıştı.

X-Force - YoonminWhere stories live. Discover now