geceyi andıranlara;

138 38 31
                                    


Gece Sözmen;

Ben Gece Sözmen; geceyi andıranlara, güneş armağan eden kız.

Savaş'ın odadan çıkmasının ardından dakikalar geçmişti ve Umut bu dakikalar boyunca sabır içinde konuşmamı beklemişti. Ben ise nereden başlayacağımı, ne anlatacağımı ve nasıl anlatacağımı bir türlü kestiremiyordum. "Ehem..." diye mırıldandım en sonunda sessizliği bölerek. "Nereden başlamam gerektiğini bilmiyorum."

Gülümsedi yine. "Bu kötü olaylar zinciri ne zaman başladı?"

Gözlerimi kısıp birkaç saniye düşündüm. "Lise birinci sınıfta." 

"Peki." diyerek yeniden konuşmaya başlamıştı ki, odanın kapısı gürültüyle açılarak buna engel oldu. İkimiz de merak ve şaşkınlık içinde açılan kapıdan içeri sinirle giren Savaş'a bakarken; o kapıyı arkasından kapatıp yanımdaki boşluğa oturdu. Rahattı ama siniri her zamanki sıcaklığını koruyordu. 

Ben gözlerimi birkaç defa kırpıştırıp ona şaşkınlıkla bakmaya devam ederken; Umut sabrının tükenmeye başladığını ifade edercesine bir nefes verdi. "Savaş." diye soludu. Sakin kalmak için büyük bir çaba harcıyormuş gibi görünüyordu. "Neden böyle davrandığını açıklayacak mısın?"

"Nasıl davranıyorum?" dedi Savaş sanki yaptığı şey oldukça normalmiş gibi.

"Seansın biteli neredeyse bir saat oluyor ama hâlâ buradasın." dedi Umut dişlerinin arasından. "Evine gitmen gerekirken neden her beş dakikada bir odama bodoslama dalıyorsun?"

"Bodoslama ne demek?" diye sordum aniden, merakıma engel olamayarak. Sonrasında yaptığım aptallığı hemen fark edip dudağımı ısırarak özür diledim. "Siz devam edin, ben yokmuşum gibi." 

Savaş bana yan yan baktıktan sonra Umut'a döndü. "Eve gitmek değil de, her beş dakikada bir odana bodoslama dalmak daha cazip geldi."

"Çünkü inkar etse de, benim iyimserliğime ilgi duyuyor." dedim sırıtarak. "Kıskanıyor da olabilir, her neyse."

"Ha ha!" diyerek yapmacık bir şekilde sırıttı. "Sen sadece gerçeklerden kaçıp optimistliğin arkasına saklanan korkağın tekisin. Senin neyini kıskanacağım?"

"Gerçeklerden kaçmıyorum." dedim omuz silkip. "Sadece, senin gibi at gözlüklerine sahip değilim. Etrafımdaki güzellikleri de görebiliyorum." 

"Asıl at gözlüklerine sahip olan sensin. Sadece güzellikleri görüyorsun. Diğer her şeye gözlerini kapatmak senin için kolay geliyor, çünkü korkaksın." 

Dudaklarımı araladım, sonra yeniden kapattım. "Senin için ne kadar kolay bir insanı yargılamak. Yaptığım şeye korkaklık diyorsan, inkar etmeyeceğim. Korkak bir kızım. Korkaklığımı seviyorum ve senin aksine, mutluyum." 

Umut'un müdahale etmesini bekliyordum. Aramıza girip tartışmayı bölmesini ve Savaş'ı odadan çıkarmasını bekliyordum ama yapmadı. Sadece oturduğu koltukta geriye yaslanıp ikimizi izledi sessizce. Savaş söylediğim şeyden sonra susup bir süre yüzüme baktı. Mimik oynamayan yüzünde gezinen gözlerimi hızla başka yöne çevirdim. Beni sinirlendirmişti ama yine de, içimde ona karşı var olan hislerimin büyümesi durmuyordu. Bir müddet devam eden sessizliği Savaş bozdu. "Yalancı." dedi neredeyse fısıltı halinde.

Kaşlarımı kaldırıp ona döndüğümde, bana bakıyordu. "Mutlu falan değilsin." dedi gözlerimin içine bakarak. "Mutlu olsaydın burada olmazdın."

Ona cevap vermeden ayağa kalkıp çantamı omuzuma taktığımda Umut yerinden kıpırdamıştı. "Ben gidiyorum." dedim hafif bir tebessümle. 

"Gece, lütfen." dedi Umut sakin bir şekilde. 

GÖKKUŞAĞINA SAHİP GECEWhere stories live. Discover now