ihtimallerin güzelliği;

80 13 25
                                    


Gece SÖZMEN;

Ben Gece. Sihre inanan, en büyük sihri gülümsemesi olan kız.

Elimde tabaklarla birlikte yeniden odaya döndüğümde, Savaş uzandığı yatağımda oturur pozisyona gelmiş, kaşları çatık halde bilgisayara bakıyordu. Tabakları komodinin üzerine bırakıp bilgisayar ekranına doğru eğildim hafif bir şekilde. 

"Buldun mu?"

Kafasını kaldırıp bana baktıktan hemen sonra yeniden bilgisayara döndü. "Buldum."

"Tamam, kay." dedim, gülümseyerek.

Oturduğu yerde yana kayarak bana da yer açtı. "Işığı kapat, sonra otur." dedi, bana bakmadan.

"Ama korkarım." dediğimde, bana tuhaf bir bakış attı. 

"Korku filmi izleyelim diyen sen değil miydin? Işık açık mı izleyeceksin? Ne anlamı kalacak?"

 Tamam, haklıydı. Korku filmi karanlıkta izlenirdi ki, amacına hizmet etsin. Ama ben çok korkardım. Ben korku filmlerini sevmezdim de zaten. Bir anlık boşluğuma denk gelmişti, söylemiştim. Geleceğini hiç düşünmemiştim. Savaş ile birlikte korku filmi izlemek hayallerimin de ötesinde bir şeydi. Nereden bilebilirdim söylediğim şeyi ciddiye alıp evime geleceğini? Bilseydim romantik komedi falan teklif ederdim. "Bence farklılık yapabiliriz." dediğimde, göz devirdi.

"Tamam, açık kalsın. Şimdi karanlıktan korkup bana yapışırsın sen, hiç gerek yok." dedi bana bakmadan. 

Gözlerimi kocaman açıp ona baktım ama bana bakmadı. Hırsla iç geçirip ışığı kapattım ve Savaş'ın yanında açtığı boşluğa yerleşip yastığımı kucakladım. "Dikkat et de, sen yapışma bana." diye söylendim, bir yandan tabaklardan birini alıp ona uzatarak.

"Ben korkmam, korkak olan sensin."

Dişlerimi sıktım ama bir şey söylemedim. Annemin hazırladığı şeyleri çabucak yiyip filme odaklandım. Korkunç kısımlarına geçtiğinde yemek yiyemezdim çünkü. Elim ayağım titrerdi, dökerdim. Savaş tabağındakileri yerken ben de sütlerden tekini açıp pipetini dişlerimin arasına sıkıştırdım. Bir yanda da, kucağıma aldığım yastığa sıkıca sarılmıştım. Olası bir çıkışta ona gömecektim kafamı. Savaş bana yandan bir bakış attığında sütü ona uzattım ama almadı. Omuz silkip gözlerimi yeniden bilgisayara çevirdim. Karanlıktı, korkunçtu, tuhaf sesler çıkıyordu ve benim tüylerim diken diken olmuştu. Gece annemin yanında yatacaktım sanırım. Tek başıma uyumam mümkün değildi. 

Filmin korkunç sahneleri yavaş yavaş kendini belli etmeye başlamıştı ve ben yastığı neredeyse göğüs kafesime sokacaktım. Savaş, uzanıp boş tabağı komodinin üzerine bıraktığında nefesimi tuttum. Komodine ulaşmak için benim kucağıma uzanmıştı. Nefes almalıydım, acilen. Film falan umrumda değildi. Şu an tek umrumda olan, Savaş'ın teması ile ayaklanan kelebek ordusunun midemdeki isyanını bastırmaktı. Pek mümkün değil gibi görünüyordu ama bir şekilde onları uyutmalıydım. 

Savaş'ı öpme fikrini aklımdan çıkarmalıydım. Ona sarılma isteğimi acilen etkisiz hale getirmeliydim. Saçlarına dokunmak için çırpınan ellerimi bir şekilde durdurmalıydım. Ona bakıp iç çekmem çok aptalca olurdu, bunu yapmamalıydım. Yanağını okşamak için delice bir şey istememeliydim. Yüzme bilmeyen ruhumun, çok tehlikeli sularda gözü vardı. Buna bir son vermeliydim. Boğulmam an meselesiydi. Savaş'ın kahverengi göz bebeklerinde boğulmamak için son çırpınışlarımdı bunlar ve onun tüm bu iç savaşımdan haberi yoktu. Onun sayesinde sevdiğim şeylerden, onun için kafamda kurduğum dünyadan, her maddesinde adının geçtiği uzun listeden, ona olan hislerimden hiç haberi yoktu. Kendimce seviyordum onu. Kendi içimde. 

GÖKKUŞAĞINA SAHİP GECEWhere stories live. Discover now