tatlı bir tesadüf;

58 3 7
                                    


Gece SÖZMEN;

Ben Gece Sözmen. Umutları ile hüzünlerini kesip gökkuşağı akıtan kız.

Yapmak istemediğim halde yapmak zorunda olduğum şeylerden nefret ediyorum. Babam ile görüşmek gibi... Annem tarafından buna zorlanmıyorum, her ne kadar bunun babamın hakkı olduğunu savunsa da, beni bunun için asla zorlamıyor. Ama ben bunu yapmam gerektiğini biliyorum. Yaptığı hatalara rağmen ona bu iyiliği yapıyorum çünkü güçlü kadınlar intikam almaz; affeder, iyilik yapar, gülümser. 

Güçlü olmayı annemden öğrenmiştim. Hiçbir zaman babam hakkında kötü bir kelime söylememiş, onu insanlara kötülememişti. "O hâlâ kızımın babası." derdi babam hakkında kötü bir şey söyleyenlere karşı. "Saygı duymak zorundasınız." derdi. Benim canımı bile isteye acıtmadığı sürece, kendine yapılan tüm yanlışları halının altında bırakabilirmiş. Ama bana zarar verecek en ufak harekette onu mahvedermiş. Çünkü anne olmak böyle bir şeymiş, anne olunca anlarmışım.

"Gece! Geç kalıyorsun hayatım, baban aşağıda seni bekliyor." 

Yüzümdeki tebessüm annemin sesi ile biraz daha genişlerken; "Geliyorum anne!" diye seslendim. 

Yerden çantamı ve masamın üzerinden telefonumu aldıktan sonra odamdan çıkıp oturma odasında bekleyen annemin yanına gittim. Camdan aşağı bakıyordu. Kafamı iki yana sallayıp yalandan bir öksürükle annemin dikkatini üzerime çektim. "Hazır mısın?" diye sorduğunda gülümseyerek kafamı salladım.

"Birkaç saate dönerim." dedim tek kolumu boynuna dolarken.

"Anlaştık, geç kalacak olursan haber vermeyi unutma." dedi o da bana sarılıp saçlarıma küçük bir öpücük bıraktıktan sonra. "Aklım sende kalmasın."

Onu onayladıktan sonra evden çıkıp isteksiz olduğumu belli etmemeye çalışarak babamın yanına ilerledim. "Selam." dedim gülümseyerek. 

"Selam." dedi yarım yamalak bir tebessümle. "Hadi atla bakalım."

Çenesinin ucuyla arabayı gösterdiğinde kaşlarımı kaldırdım. "En azından daha samimi bir karşılaşmamız olabilirdi." diye mırıldandım kendi kendime. 

"Bir şey mi dedin?"

"Yok, demedim bir şey.""

Şoför koltuğuna yerleştiği sırada ben de vakit kaybetmeden yanındaki yolcu koltuğuna yerleşip camdan yukarı baktım. Annem hâlâ camdaydı. Ona içten bir tebessüm yolladığımda karşılık olarak dudaklarını avuç içine bastırıp bana doğru üfledi. Babam fark etmemişti. Omuz silkip radyoyu açtım. 

Feridun Düzağaç'tan 'Beni Bırakma' kulaklarıma sızarken gözlerimi kapatıp gülümsedim. Kısık mırıltılar halinde eşlik ettiğim şarkı içimde güzel hisler uyandırıyordu. "Belki güneş bir gün ikimiz için doğar." diyordu Düzağaç, "belki korkuları hayallerimiz boğar..." Göz kapaklarımda beliren silüetle gülümsemem iyice büyürken babamın bunu fark etmemesi için başımı cama çevirdim. "Adını anarım, çoğalır sesim." dedim sanki Savaş duyuyormuş gibi. "Sensiz kimse mi, kimsesiz miyim bilmem. Hiç bilmek istemem."  Derin bir iç çekip karşımda Savaş'ı hayal ettim ve şarkıyı içimden devam ettirdim. "Gel bak bir elimde gökyüzü var hâlâ! Ötekinde kayıp giden yıldızlar, lâlâ..." Bu şarkıyı benimsemiştim. Bu şarkı benim için yazılmış gibiydi. Kafamdaki listeye bir madde daha ekledim şarkı çalmaya devam ederken: bu şarkıyı Savaş ile birlikte dinle! Yıldızlara bakarak...

"Geldik." Babamın sesi ile düşüncelerimden sıyrılıp çıkarken etrafıma bakındım. Sinemaya gitmek istemişti, kabul etmiştim. Sinemadan nefret ederdim ama yine de reddetmedim. Dram ağırlıklı filmlerden nefret ederdim ama bilet aldığı film dram ağırlıklı olmasına rağmen tek kelime dahi etmemiştim. Annem olsaydı komedi filmi alır, evde patlattığı mısır ve marketten aldığı atıştırmalıklar eşliğinde izlerdik. Annem benim dram sevmediğimi bilirdi, sinema sevmediğimi de... 

GÖKKUŞAĞINA SAHİP GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin