ufak sevinçler;

54 2 6
                                    


Gece SÖZMEN;

Alınan her nefesin ölüm ile olan ilişkisini düşünüyordum. Sonunda yok olacağını biliyor olmasına rağmen keyifle süzülen nefesleri kendim ile ilişkilendiriyor, kendi kendime çıkarımlar yapıyordum. Hiçbir sonun mutlu olmadığını bilen yanımın, mutsuz da olsa o sona doğru hakkını vererek ilerlemek isteyen yanım tarafından darp edilişini keyifle izliyordum. 

Hayatım boyunca hiçbir insana kin beslememiş, kimseden intikam almayı düşünmemiştim. Bunun bana getirisi ise küçük şeylerden bile koskoca mutluluklar çıkarabilmek olmuştu. Ne yaşarsam yaşayayım, hiçbir zaman içinde bulunduğum durumdan şikayetçi olmamıştım. İyi günlere inanmayı seçmiş, günlerimi daha az üzülerek geçirmiştim. 

Bakışlarım tavanıma yapıştırmış olduğum yıldızlarımı tek tek gezdikten sonra odamın yavaşça açılan kapısına kaydı. Başını çekingen bir tavırla kapıdan içeri uzatan anneme kocaman gülümserken aynı anda yatağımda doğrulup oturur pozisyona geldim. "Gel anne."

Annem de dudaklarına sıcak bir tebessüm kondurup bedenini aralık kapıdan içeri sızdırdı. "Uyumuşsundur diye düşünmüştüm."

"Uykum gelmiyor."

"Savaş ile geldin eve." dediğinde, cümlenin aslında soru barındırdığının farkındaydım. 

Kafamı aşağı yukarı sallayıp gülümsememi sürdürdüm. "Evet, yolda karşılaştık. Evleri bize çok yakın biliyor musun? Aramızda sadece iki sokak var."

"Öyle mi?" Kafamı yeniden aşağı yukarı salladım. "Pekâlâ, baban ile neler olduğunu anlatmak ister misin?"

Kıkırdadım. Bu küçük kıkırtı saniyeler içinde büyük bir kahkahaya dönüştüğünde annemin gözleri hayretle açıldı. Elimi ağzıma bastırıp kahkahamı az da olsa bastırdıktan sonra oturduğum yerde dikleştim. "Sinemaya gittik, hem de dram ağırlıklı bir filme." Annem dudaklarını birbirine bastırıp kaşlarını yavaşça kaldırdı. "Sonra yemeğe götürdü beni, pizza yiyecektik."

"Yemediniz mi?" Annemin yüzü ifadesizdi ve ben bundan rahatsız olmuştum.

"Yemedik. Yemekleri beklerken bana okulumu ve derslerimi sordu, nasıl gidiyor dedi. İyi olduğunu söyledim. Sonra pizzalarımız geldi. Bil bakalım bana neyli pizza siparişi vermiş?" İç geçirip kendi sorumu yanıtlamak adına dudaklarımı araladım. "Mantarlı."

Annem gözlerini yavaşça kapatıp birkaç saniye sonra aynı yavaşlıkla açtı. "Sonra sen de senin hakkında hiçbir şeyi bilmiyor oluşuna kızıp onun yanından ayrıldın."

"Evet." 

"Bunun bir önemi yok, biliyorsun değil mi? Senin hakkında hiçbir şeyi bilmese de seni seviyor."

Gülümsedim. "En azından nefret etmiyor."

Kaşlarını hafifçe çatarak yüzüme baktı. "Böyle söyleme, elbette seni seviyor, sen onun kızısın. Sadece sevgisini belli edemiyor."

"İstediği kişilere sevgisini belli edebiliyor." Sesimdeki kırgınlığı duyumsayıp kaşlarımı çattım. "Her neyse anne, önemli değil. En azından babalık yapmaya çalıştığı için ona minnettarım ve karşılık vermek için uğraşıyorum."

Buruk bir gülümseme belirdi dudaklarında. "Uyumalısın artık." Kafamı sallayarak onayladığımda, eğilip saçlarımın arasına bir öpücük bıraktı ve sonrasında ise yavaşça odamdan çıkıp beni yalnız bıraktı. 

Annemin odamdan ayrılmasından sonra birkaç kez yatağımda dönüp durmuş, uykumu bulamayacağıma kanaat getirince ise çareyi balkonuma çıkıp hava almakta bulmuştum. Ayaklarımın çıplaklığından rahatsız olmadan balkona çıktığımda, tatlı bir serinlikte esen rüzgarın yüzümü yalayıp geçmesine gülümsemeden edemedim. Hayatta gülümsemek için o kadar çok sebep vardı ki... Ellerimi balkon demirlerine yaslayıp kafamı gökyüzüne kaldırdım. Yıldızların dağınık görüntüsünün, gökyüzünün büründüğü karanlığı delip geçtiği bir manzara görmek isterdim fakat görebildiğim yıldız sayısı bir elin parmaklarından daha fazla değildi. 

GÖKKUŞAĞINA SAHİP GECEWhere stories live. Discover now