XIV. Bölüm

31K 1K 129
                                    


Bring Me The Horizon - Deathbeds

Slipknot - Snuff

Hypnogaja - Here Comes The Rain Again


(Ş)

.."Sen beni büyülüyorsun." 

Kokusundan ne kadar ayrılmak istemesem de geri çekilip yüzüne baktım. Gözleri kocaman açılmış ve ağzı aralanmıştı. Gözlerini gözlerime diktiğinde bir an korktum. Sinirlenmişti. Bir anlık deli cesaretimle söylediğim sözlerin bana geri döneceğini gözlerinden anlıyordum. Yakınlığımızdan rahatsız olmuş gibi yanımdan çekilip yerine oturdu. 

"Sen ve saçmalıkların. Beni güldürüyorsunuz." dedi yüzüne sahte bir gülümseme takarken. Bakışları hala üzerimdeyken ben de tam karşısına oturdum. Söylediğim sözlerin ağırlığı vücuduma yayılmaya başlamıştı bile. Bir şey demek istercesine ağzımı açtım ama kelimeler boğazıma sıkışmıştı. 

"Sen beni büyülüyorsun." dedi sesimi taklit ederek ve ardından tiz bir kahkaha attı. Çok gergin olduğunu tırnaklarını avuçlarına batırmasından anlamıştım. Sözlerimin ortama yaydığı rahatsızlık git gide artarken dönme dolap hareket etmeye başladı ve bakışlarını yüzümden Boğaz'a çevirdi. Heyecandan terleyen ellerimi üzerime silip bu gecenin hemen bitmesi için dua ettim. Aklına bir şey gelmiş gibi bakışlarını bana çevirdi. En son bu bakışları babasına kullanmıştı.

"Söylediğin sözler kimin repliği?" Sorusu karşısında birkaç saniye ona anlamadan baktım.

"Ne demek istiyorsun?"

"Bir dizi yada filmin repliğini kullandın. Dönme dolapta geçiyordu ama ismini hatırlayamıyorum." Söylediklerimi kabullenmeyişi zaman geçtikçe artıyordu. Sanki ona söylediğim sözlerden uzak durmak ister gibi. Cevap vermediğimi görünce tekrar bakışlarını Boğaz'a çevirdi. Dönme dolap durduğunda titreyen bacaklarımla indim. Neden ona hislerimi kabul etmiyordu ki? Bir bakışıyla yükseklik korkumu yenmiştim, bir dokunuşuyla yanında çok güçlü hissediyordum. Neden bunları görmezden geliyordu ki? Lunaparktan çıktığında sessizlik içinde arkasından gittim. Bir taksi durdurdu ve evin adresini verdi. Kucağımdaki bebeğe sarılırken ondan ters tarafa dönüp başımı cama yasladım. Gözlerimi sıkıca yumdum ve o ana geri gittim. Kalbim heyecanla çarparken gözleri devam etmemi fısıldar gibiydi. Sözcükler ağzımdan durduramadığım şekilde çıkarken vücudu titremeye başlamıştı. Sanki sözlerim onu korkutucak kadar tehlikeliymiş gibi. Taksi hızla ilerliyordu ve ağaçlar birbir yok olup geride kalıyordu. Deniz'in de hisleri taksi kadar hızlıydı ve ben de hep geride kalıyordum. Taksi durduğunda Deniz parayı uzattı -her zamanki gibi- ve ardından indik. Ormana girdiğimizde bu çok ürkütücüydü ama içeride yaşadığım dalgalanma bunu bastırıyordu. Baykuş seslerinin geceyle mükemmel uyumu huzur verse de aramızda ki sessizlik beni boğuyordu. Eve geldiğimizde telefonun ışığıyla içeriyi aydınlattı. Gaz lambalarının birini yaktığında oda loş bir ortama dönüşmüştü. Yatağa oturduğumda o üstündekileri çıkarıp kenara fırlattı, neden bunu yaptığına anlam verememiştim. İçeriyi ısıtacak bir şey olmadığı için çok soğuktu ve o iç çamaşırlarıyla kalmıştı. Ne diyeceğimi bilmediğim için montumu çıkarıp sandalyeye astım. Yatağa girdiğimde örtüyü çekerken bacaklarımız birbirine değdi. Vücudumu büyük bir elektrik ele geçirirken sıcaklığıyla hücrelerim can buldu.

"Üşüyeceksin." diye mırıldandım. Buna eş zamanlı olarak gök gürledi. 

"İyiyim." dedi sessizliğin içinde kaybolan bi sesle. 

"Deniz, ben.."

"Bu gece değil."dedi arkasını dönerek. Bir süre yatakta aynı pozisyonda kaldım ama ardından ben de arkamı döndüm. Belki de bu kadar yakınken ancak bu kadar uzak olabilirdik.

Deniz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin