XXIX. Bölüm

14.4K 792 160
                                    

Giriş kısmında; ilk karşılaşma, ilk sarılma, ilk duvarların yıkılması,  ilk ağlama , ilk terkediliş ve ilk öpüşme de Deniz Şen'in neler hissettiğini yazıyor.

Broken Iris- Where Butterflies Never Die

Seether- Driven Under

"Çok fazla vaktim yok."

**

~Sınıftan içeri girmiştim ve oturacak boş bir yer için etrafıma bakındım. En arkanın bir önündeki sıra, duvar kenarı boştu. Gözlerim sıranın boşluğundan diğer oturma yerine kayarken nefesimi kesecek gri gözlerle karşılaştım. Şimdi o ana dönüp baktığımda o sert bakışlarının arkasındaki meleği görebiliyordum. Savunmasız, çaresiz, yalnız ve bir o kadar da acı dolu. Gözlerine yerleştirdiği sert bakışlarla bunu gayet iyi gizleyebiliyordu.

~Rüyasında bir şeyler sayıklıyordu. Onun için endişelenmiştim ama tekrar sessiz kalınca arkamı döndüm. Anne diye haykırmaya başladığında korku bütün hücrelerimde yayılmıştı. Annesine ne olmuştu ki? Yatağının yanına oturdum ve hafifçe sarstım. Gözlerini açtığında yanında olduğumu söyledim. Kollarımın arasına girdiğinde küçük bir çocuk gibi titriyordu. O an duvarlarını yarıya indirdiğini ve bana kendini açtığını daha yeni yeni fark ediyorum. Kötü bakışlarının ve sert tavırlarının ardında ki gerçek kişiliğini.

~Beni bir yere götürmek istemişti ve kabul etmiştim. Mezarlığa gelmiştik. Karanlığın içinde yürürken onun tabiriyle karanlık olduğunu bilmiyordum. Hava buz gibiydi. Bilmediğim bir mezarın önünde durduk. Mezarı, incinmesinden korkarcasına usulca okşadı.  Buzdan duvarlarını sözleriyle tek tek yıkarken soğuk beni ele geçirmişti. Onun ailesi yoktu. O tek başınaydı. O yalnızdı. 

~Saçlarımı okşuyordu. Narin parmakları yavaş yavaş saçlarımda gezinip özlemimi dindiriyordu. Ben ailemi anılarımla hatırlarken, o mezarlarına gidip ağlayamıyordu bile. Acılarını içinde saklayıp kendini günden güne öldürüyordu. Yanıma tekrar geldiğinde ağlıyordum. Şimdi küçük bir çocuk olan bendim. Bu sefer o yanımda olduğunu söylüyordu. Tek istediğim hiç gitmemesiydi.

~Bir sözden bahsediyordu. Kendine verdiği bir sözü bozduğunu mırıldandı. Ve sonra beni görmek istemediğini haykırdı. Gidiyordu. Yanımda olduğunu söylemişti ve gitmişti. Beni tekrar öksüz ve yetim bırakmıştı. Neden gitmişti ki ? Gün geçtikte ona biraz daha bağlanırken neden gitmişti ki ? Neden bu kadar yalnızdım? Neden sadece onu istiyordum? Neden sadece o iyi geliyordu? Neden sadece yaralarımı o sarıyordu? Neden?

~Karşımdaydı. Yağmurdan ıslanmıştı ve ıslanmaya devam ediyordu. Sarhoş olmama rağmen hala dünyada ki en güzel varlıktı. Melekti. Benim meleğim. Bir şeyler söylüyordu ama onu anlayamıyordum. Güzelliği karşısında her geçen saniye daha çok sarhoş oluyordum. Söz verdim. Gitmeyeceğime dair. Gidemezdim ki zaten. O benim herşeyimken nasıl gidebilirdim ki? Nasıl onsuz yaşardım? Çok yakınımdaydı. Sıcak nefesi dudaklarımı yalayıp geçiyordu. Gözlerini kapadığında dudaklarımızı bütünleştirdik. Başından beri olması gereken de buydu.

Onu ilk gördüğüm an, ona aşık olmamış olabilirdim ama o gözler beni içine çekmişti ve karanlık dünyasında kaybolmama neden olmuştu. Onu ilk gördüğüm an bildiğim bir şey varsa; o da gri gözlerin benim kaderim olduğuydu.

**

Anneme benziyordu. Annemde her zaman beni incitmekten korkardı. Hiç gitmeyecekmiş gibiydi ama gitmişti. Fazla vaktinin olmadığını söylüyordu. Anneminde fazla vakti yoktu. O da erkenden bırakıp gitmişti beni. Deniz de mi öyle yapacaktı? Bir gün uyandığımda yanımda olmayacak mıydı? Onsuz nasıl olurdu ki? 

Deniz Where stories live. Discover now