XXXI. Bölüm

17.9K 874 225
                                    

Broken Iris - Broken Inside

The Neighbourhood - A Little Death

Gözlerimin açık kalması için kendimi zorlarken vücudum iflas etmek için tetikte bekliyordu sanki. Kanım akmayı kesmiş ve yüreğim atmayı bırakmıştı. Karanlık bulutların gece gibi üzerime çöktüğünü hissediyordum. Hareket etmek bir yana, nefes bile almak istemiyordum.

Mustafa'nın yalvarırcasına inlediğini duyabiliyordum, ama bu beni neşelendirmek yerine midemde ki safrayı harekete geçiriyordu. Gözlerimi tavana diktim. Duymak istemiyordum, görmek istemiyordum, yaşamak hiç istemiyordum. Kaçıp kaçıp tekrar bu deliğe düşmekten yorulmuştum. Kulağıma gelen sesler anlamsız bağırış çağrışlardan başka bir şey değildi.

"Sen ona dokunmaya mı çalıştın?" diye haykırdı sesin sahibi. Beynim odada olan kişiyi algılayınca vücudum şiddetli bir biçimde kasılmaya başladı. Onun burada ne işi vardı ? Mustafa'ya attığı tekme sesini duydum. Mustafa'nın vücuduna etki eden darbelerin ona ne kadar zarar verdiği umrumda değildi, hatta acı çekmesi içimdeki kanayan yaraya kabuk bağlıyordu.

"Bu elinle mi dokundun ona?" diye bağırdı ses. Gözlerimi sıkıca yumdum ve kendimi güzel anlara götürerek rahatlatmaya çalıştım. Birbirinden farklı kareler gözlerimin önünden geçerken hepsinde olan kişi içimde ki ateşe daha çok barut atıyordu. Kulakları sağır edecek kadar güçlü bir ses odanın içinde yankılandığında gözlerimi hızla açtım ve yatakta hafifçe doğruldum. Mustafa'nın eline saplanmış bıçağı görünce üşüdüğümü fark ettim. Ve ardından üzerimde hiçbir kıyafet olmadığını.

"Yoksa bu elinle mi?" diye hırladı ve bıçağı elinden çıkararak diğer eline sapladı. Bu anı görmek midemi bulandırmıştı. Mustafa acı içinde kıvranıp ağlarken bir süre sonra sesi odanın içinde kayboldu. Bayılmıştı. Üzerine kanlar bulaşmış kişi bana doğru dönünce gözleriyle karşılaştım. Bu endişelenmeme neden oldu, çünkü gözleri ölümcül derece de soğuktu.

"Deniz." dediğinde sesi gözlerine zıt olarak küçük bir çocuk kadar masum çıkmıştı. Ona hiçbir şey demedim ve kıpırdamadan öylece durdum. Vücudum artık tamamiyle tükenmişti. Hem ruhsal hemde fiziksel olarak çöktüğümü hissediyordum. Yavaş adımlarla bana doğru yaklaştığında yatakta geriledim. Bana dokunmasını istemiyordum.

"Kaçma benden. Sana zarar vermeyeceğim." Sözleri ne kadar gerçekçi gelse de mümkün olduğunca yatağın içinde yok olmaya çalıştım.

"Burdan çıkartayım seni." diye mırıldandı. Ona cevap vermeyeceğimi biliyordum, o yüzden gözlerimi sımsıkı yumdum. Kolumun üzerinde bir el hissedince kaskatı kesildim.

"Bunu giydirmeme izin ver." dedi elinde ki paltomu uzatarak. Gözlerim saniyenin onda biri yerde ki elbiseme kaydı ve onu parçalanmış görünce hemen bakışlarımı geri çektim. Gözlerinin usulca çıplak bedenimde gezdiğini fark edince elinde ki paltoyu sertçe aldım. Bu ani hareketimle yakalandığını anlatmıştı.

"Şey. . Ben.." dediğinde her kasım yanmasına rağmen yatakta doğruldum ve ona arkamı döndüm. Bakışlarını sırtımda hissedebiliyordum. Paltomu üzerime geçirdikten sonra odanın iki köşesine gitmiş ayakkabıma baktım. Oraya yürümektense yalın ayak gidecektim. Mustafa'yı olabildiğince az görmek istiyordum. Paltomun düğmelerini ilikledim ve kendimi ayağa kalkmak için zorladım. Ama bu sandığım kadar kolay olmamıştı.

"Yardım edebilirim." dediğinde nefretle soludum. Birilerinin yardıma muhtaç olduğumu düşünmesi ölmekten beterdi. Yataktan güç alarak doğruldum ve odanın kapısına doğru yürümeye başladım. Arkamdan gelen ayak seslerini duyabiliyordum. Tam elimi kapının koluna atmıştım ki öfkeyle arkamı döndüm. Yerde cansız gibi duran bedene baktım. Bana tekrar zarar vermeye kalkmıştı ve bana güçsüz olduğumu inandırmıştı. Ve şimdi o yerdeydi, ayakta olan ise bendim. Bütün hissettiğim acı uzuvlarımı terk edip giderken vücuduma hakim olan gücü tekrar hissedebiliyordum.

Deniz Kde žijí příběhy. Začni objevovat