XXIV. Bölüm

22.6K 847 65
                                    


Starsailor - Way to Fall 

Zakkum & Cem Adrian - Biraz Uyu

Multimedia: Araf

.."Çünkü senden hoşlanıyorum." 

Gözlerini şaşkınlıkla kırpıştırırdığında elini kalbimin üzerinde sımsıkı tutuyordum. Kalbimin sesi kulağımda gümbürdemeye devam edip hızla çarparken, hava beni yakacak kadar sıcağa bürünmüştü.  Zaman durmuş olmalı diye geçirdim içimden. Ama bu tezimi yalanlayacak bir kar tanesi Denizin burnunun üzerine kondu. O zaman neden böyleydi? Neden hava nefes almamı engelleyecek kadar boğucuydu? Deniz kıpırdanınca düşüncelerimden sıyrılıp sadece ona odaklandım. Elini sertçe geri çekip kaşlarını çattığında, sert tavırları içeride deprem etkisi yaratarak kalbimi parçalara böldü. Kırılma sesleri önce şiddetliydi ama sonra acıyla feryat etti. Soğuk bakışları içime dokunurken ona bakmayı kesmeliydim. Ama o aşık olduğum gri gözlerine bakmadan duramıyordum.

"Bu ne demek?" dedi ve bir adım geri atarak benden uzaklaştı. Evet bu ne demekti? Kafamı yere doğru eğdim, gözlerine bakmadan düzgün bir cevap bulmak daha kolaydı.

"Ben..şey.. nasıl desem bilmiyorum." dedim ağzımda bir şeyler geveleyerek. Allah'ım bu kadar zor olmak zorunda mıydı?

"Benimle dalga mı geçiyorsun?" diye sorduğunda şaşkınlıkla ona baktım. Ciddi ve kızmış -gerçekten kızmış- gözüküyordu.

"Ne dalgası saçmalama ben ciddi.." Cümlemi umarsızca bölerken, sözleri bir bıçak kadar keskindi.

"Sence ben senin tanıdığın kızlara mı benziyorum?" Şaşkınlıkla ona baktım. Bunu nerden çıkarmıştı şimdi?  Tam birşey diyecektim ki sözlerimi ağzıma geri tıktı. 

"Hani normal kızlar gibi miyim ben? Sen bana hissettiğin iki uydur kaydır duyguyu hoşlanmak olarak yorumlayacaksın ve ben senin boynuna mı atlayacağım?" Sözleri karşısında gözlerimi sıkıca yumdum. Nasıl oluyor da o can alıcı dudaklarından bu kadar acıtıcı sözler dökülüyordu? Adım sesleri duyunca gözlerimi açtım. Tekrar karşımda duruyordu.

"Bak bana ! Sence ben birisinin duygularını hak eden biri miyim?"Cevap vermemi bekler gibi gözlerime baktı ama cevap alamayınca devam etti.

"Bana en çok ne yakışır, biliyor musun? " Derin bir nefes aldıktan sonra haykırırcasına bağırdı.

"Yalnızlık." Kafamı belli belirsiz salladığımda kırgınlıklar dolu bir deniz gözlerime hücum ediyordu. Bu durumda Ardanın deyimiyle süt çocuğu gibi ağlayamazdım dimi? Parmağını kalbime bastırdığında kırıkları somut bir şekilde hissettim. Ordalardı ve nefes almamı zorlaştırıyorlardı.

"Seninle en fazla arkadaş olurum. Aslında o bile benim için çok fazla. O yüzden buna söyle, saçma sapan şeylere bulaşmasın." Parmağını çektiğinde içimde ki boşluk zehirli bir havaya dönüşmüştü. Bir kaç saniye daha yüzüme bakmaya devam etti ama sonra arkasını dönüp yürümeye başladı. Kar taneleri omuzunda birikirken gecenin içinde hızlı adımlarla kayboldu. Bacaklarım beni tutmayacak kadar yorgun hissetmesine rağmen uzun bir süre daha ayakta kaldım ama bir süre sonra kendimi sertçe yere bıraktım. Yere tekrar yatarken bu sefer yalnızlık bana kucak atmıştı. Gözümde daha deminden beri tuttuğum bir göz yaşı özgürlüğüne kavuşurken sözcükleri kulağımda yankılanıp ilk sefer ki gibi ateşe batırılmış kılıçlarını saplıyordu. Ona hislerimin hoşlanmaktan çok daha ötesi olduğunu biliyordum. Canım yanıyordu, bu salt acıydı. Bu acı, hiç dinmeyecek kadar güçlü, insanı yutacak kadar aç ve içten içe yok edecek kadar zehirliydi. Ve herşeyi unutturabiliyordu, onun daha demin kollarımın arasında olduğunu bile.  Hani dizilerde yada kitaplar da kız, oğlanla çıkmak istemediği için biz sadece arkadaşız bahanesini kullanır ya , heh tam olarak öyle hissediyordum. Ama o kendine ne kadar itiraf edemese de arkadaştan öte olduğumuzu biliyordu. Biz birbirimize iyi geliyorduk, biz birbirimizin mutluluğuyduk. Arkadaşlar birbirleriyle öpüşmezlerdi, arkadaşlar birbirlerinin yaşama sebepleri olmazlardı. Yani oda bunları bildiğine göre ... gerçekten istemiyor muydu? İçime çaresizlik dolu bir kasvet çökerken gözlerimi sımsıkı yumdum. Ona ulaşamayacağımı bildiğim halde neden hala onu herşeyden çok istiyordum? 

Deniz Where stories live. Discover now