16-Yahu Köleydim Ona,Kuldum

2.1K 187 16
                                    

13 yaşındayken rezil haldeydim.Yurt yemekhanesinin 4 gözlü tabaklarında bozulmaya yüz tutmuş yemekleri kaşıklıyordum.Menüde tatlı var diye sevinen Yixing karşımda gülümsüyordu.Tatlının puding gibi yapışkan bir kıvamı vardı ve kaşığa alındığında sünüyordu.Yine de onun iştahla yemesi benim tadımı kaçırdı.

"Baksana,mideni bozacaksın."

"Bir daha nereden tatlı bulacağım,rahat bırak beni tatlı yiyorum."

"Yixing sümük o.Tatlı değil."

Bana hayretle baktı.Önümdeki kahverengi sümük yığınına gözleri kayınca,alıp önüne bıraktım.

"Al ye bunu da.Gece kalkar da kusarsan beni sakın çağırma."

"Tanrının bize sunduğu nimete nasıl hakaret edersin." derken benim tatlıma geçmişti bile.

"Tanrı bu kadar acımasız değil."

"Bence acımasız." diye konuştu.Elindeki kaşığı bıraktı.İkimizde çevremize bakındık.Yemekhane sessizdi.Bizden uzakta 10 kişilik bir grup oturuyordu.Büyüklerdi.Yakında buradan kurtulacak olanlardı.

"Çocuk olmak istiyorum." dedi Yixing.Ona döndüm.
"Top oynamak istiyorum,çikolata yemek istiyorum,okula gitmemek için hasta numarası yapmak istiyorum,okula bile gitmek istiyorum,Jongin.12 yaşında gibi hissetmek istiyorum."

Yixing benden daha güçsüzdü.Hem bedenen hem zihnen.Buraya bırakıldığında 7 yaşındaydı.Annesi yaşıyordu fakat nerede olduğunu bilmiyorduk.Babası denizciymiş ve akşam üzeri çıktığı seferden bir daha dönmemiş.Tüm bunlar omuzlarına koca bir yükken,buraya geldiğinde ona en yakın olan arkadaşı da böbrek yetmezliğinden ölmüştü.O günü hatırlıyordum.

9 yaşındaydım ve bir sabah uyandığımda yurtta ses çıkmıyordu.Bir yaz günüydü,terden sırılsıklamdım.Odamdan çıkınca bir çocuğu durdurup neler olduğunu sormuştum.Bana Hyoseop'un öldüğünü söylemişti.Sebebini sormama fırsat kalmadan koşmaya başladı.Akşam yemekhaneye indiğimde en köşedeki masada Yixing yalnız oturuyordu.Her yemek saati bayat esprileriyle onu,hatta bazen iki masa ötelerinde oturan beni bile kahkahalara boğan beyaz tenli çocuk artık yoktu.Çocuklar umursamaz varlıklardı.Bazen yıldırıcı dahi olabiliyorlardı.Herkes kendi masasında dönen saçma esprilere gülerken Yixing orada tek başına oturuyordu.Tepeleme doldurduğum tepsimle başında dikilince bana baktı.Öyle çok ağlamıştı ki gözleri kocamandı.Dokunsam yine ağlamaya başlayacak gibiydi.Karşısına oturup yemeğimi yemeğe başladım.Neden oturduğumu sormadı,konuşmadı ya da rahatsız olmadı.Masanın üstündeki elimi kavrayıp sıktı.Bana tutundu.Ağzımdaki lokma boğazımdan geçerken ona baktım.İncecik çizgiler gibi akan yaşları kalbimi acıttı.Elini bırakmadan yerimden kalkıp yanına oturdum.Zaman kaybetmeden bana sarıldı.Bir omuza ihtiyacı vardı ve ben ilk dostumu o gün bulmuştum.

"Boşversene." dedim masadan kalkarken.Çöplük gibi kokan yemekhanede gözüm yine kalabalık gruba takıldı.Zamanın hızlı geçmesi gerekiyordu.Ben delirmeden zamanın hızlı geçmesi gerekiyordu ve bu yurttan defolup gitmeliydim.

---

Cuma günü öğleden sonrasıydı.

Hastane koridorunu odalardan yükselen sesler dolduruyordu.Kyungsoo'yu hazırladıkları odanın dışında beklerken kalp çarpıntılarım artıyordu.Sağ bacağım yere ritmik şekilde vururken başımı dik tutamıyordum.Kyungsoo'nun acı çekeceği düşüncesi beni köpek ediyordu.

"Nasılsınız Bay Kim?"

Doktor fasulye karşımda belirince selamladım onu.Sevecen biri olmadığımı anlamış olmalıydı.Bana ne diye sırıtıp duruyordu ki?

PERMISOWhere stories live. Discover now