buckwheat flower

1.2K 148 28
                                    

Jimin akşam yurda geri dönmüştü.Hoseoktan sonra,ailesini de ziyaret ettiğinden biraz geç kalmıştı.Minik elleri,bir süre omzuna astığı çantasında anahtarları aradı.Bulduğunda sessizce içeri girdi.

Jungkook,göğsündeki kitapla uyuyakmıştı.Yarısına kadar çektiği panjurlardan dolunayın saçtığı ışık,güzel suratına vuruyordu ve bu nefes kesici bir görüntüydü.Odanın içi de aynı şekilde bu ışıkla aydınlanmıştı.

Jimin yavaşca uyuyan gencin üzerindeki kitabı aldı ve özenle aralarındaki etijere koydu.Daha sonra yatağının kenarına çöktü ve parmakları onun yapılı kollarını sarstı.

"Jungkook uyan."

"Hayır."

Gözlerini bile açmadan,rüyaları arasında mırıldandı ve kollarını özenle Jimine sarıp kendine çekti.

Pembe saçlının yanakları saçlarıyla aynı renk olurken kurtulmak için birkaç kez kıpırdandı ama bu hareketine karşı elde ettiği tek şey,Jungkookun onu daha sıkı sarmasıydı.Kaçamayacağını anladığında pes etti ve karanlığa bir iç çekiş yolladı.

Şuanki durumdan oldukça rahatsızdı.Sırtında,Jungkookun kolunu hissediyordu ve hiç de iyi bir his değildi.Üstelik bu inatçı bebek,sürekli kafasını boynuna gömüyordu ve saçları onu gıdıklıyordu.

Öte yandan Jimin,aldığı kokuyu betimleyecek şeyler arıyordu kafasında.En son onun,Hoseok hyungun çiçek dükkanı gibi koktuğuna karar verdi.

Jungkook kafası hala pamuk şeker gibi kokan boyna gömülüyken,sinsice gülümsedi.Jimin muhtemelen onu derin bir uykuda sanıyordu.Kaçıp gitmeyeceğini anladığında,kolunu sırtından çekti ve küçük yatakta yana kayarak ona yer açtı.

Jimin minik hareketlerle yorganın altına girmeye çalıştı.Bugünlük burda yatması sorun olmazdı.Kaçamıyordu ki zaten.Daha önce hiç yatmamış olduğu yatağına özlemle baktı ve kafasını yeniden Jungkooka çevirdi.

O anlattıkları gibi değildi.Tehlikeli,ya da kurnaz olduğu da yoktu.Sadece koca bir bebekti işte.Eğer Jungkooku tanımlaması gerekse seçeceği kelimeler kesinlikle bunlar olurdu.

Dolunayın ışığı saçlarını ve yüzünü aydınlatırken uyurken masumlaşan çocuğa sessizce fısıldadı.Jungkook bunu duymadı,çünkü pamuk şeker kokusu onu mayıştırmış, huzurlu bir uykuya dalmıştı bile.

"İyi geceler Jungkookie."

Hoseokun gün boyu fal taşı gibi açık gözleri,şimdi önündeki bazaya dikilmişti.Uyuyamıyordu.Uyumak istemiyordu.Birkez daha Yoongiden gelen mesaji okuyup yatakta tepindi.Hareketleri belkide ona hiç uymuyordu.Fakat Hoseok,daha önce hiç aşık olmamıştı ve böyle bir duyguya kapıldığında nasıl tepki vereceğini bilmiyordu.

Peki gerçekten Yoongiye aşık mıydı?

Kafasını bulandıran bu soru,gün boyunca onu yiyip bitirmişti.Evet,Yoongi inanılmaz ilgisini çekmiş,onu karşı sokaktan görmüş ve etkilenmiş olabilirdi.Bugün burnunu silmek adına yaklaştığında kalbi ağzında atabilirdi ama Hoseok inanmak istemiyordu.O sadece ilgisini çekmişti.Fazla birşey yoktu.Belkide sadece bir mesaja ihtiyacı vardı.

Başka birşey istese olacaktı belki.O anda Hoseokun telefonu titredi.Aynı zamanda bütün vücudu da.Büyük bir heyecanla yere koyduğu telefonunu kaptı ve kilidi açtı.Telefon ışığı güzel yüzünü aydınlatırken hızla gelen mesaja tıkladı.

"Karabuğday çiçeğinin anlamı ne Hoseok?"

Hoseokun beklediği işaret fazlasıyla gelmişti.Birkaç saniye için kalbi duracak gibi oldu,uzun parmakları hızla klavyede gezindi.

"Aşık."

Mesajı gönderdi ve gülümsedi.Sanki Yoongi onun güldüğünü hissedebilirmiş gibi.Hoseok ne yazdığını uzun süre bekledi.Daha sonra küçük evin sessizliğini bozan,babasının bağırışlarını duydu.

"Hoseok hemen buraya gel."

Gitmek istemedi.Ama bu Yoongi yüzünden değildi.Muhtemelen annesine birşey olmuştu ve o, onu böyle bir durumda görmeyi sevmezdi.Hızla yatağından fırladı ve yatak odasına doğru koştu.

İçeri girdiğinde gül desenli çarşafta,kırmızı olanın birtek güller olmadığını farkettiğinde gözleri titremeye başladı.Bu seferki kötüydü.Hepsinden de kötü.Annesini dikellti ve hemen ambulansı aradı.Zavallı kadın oğlunun elini o kadar sıkı tutuyordu ki Hoseok canının yandığını hissetti.

Orda oturup çaresizce ona aldığı hırkanın kırmızıya bürünmesini izledi.

O cehennemi yaşarken telefonun diğer ucunda,Yoongi beklediği cevabı alınca gülümsemişti.

Aceleci biriydi.Hoseokun minik bir ben bahşedilmiş dudaklarının sahibi olmak istiyordu.Bu yüzden bir yerden başlamak gerekti.Daha sonra,kafasından birsürü güzel düşünce geçirdi.Fakat birini mesaj olarak gönderdiğini farketmemişti.

"Aşık.Tam olarak beni temsil ediyor."

Gözleri büyüdü,kalbi hızlandı ve bütün beyni,kırdığı potu yargılamaya başladı.

Onun çevrimdışı olduğunu gördüğünde beyaz parmakları hızlıca mesaji silmeye odaklandı.

Hoseokun ağlayarak ambulans beklediği o cehennem gibi gecede, dünyasını cennete çevirebilecek olan o mesajı hiç göremedi.

Hoseokun ağlayarak ambulans beklediği o cehennem gibi gecede, dünyasını cennete çevirebilecek olan o mesajı hiç göremedi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Flower Boy •sope¹✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin