never again

907 107 41
                                    

"Ne!"

Jungkook ve Jimin,duydukları şeyle aynı anda doğruldular.İkiside bunun bir şaka olduğunu düşünüyordu.

"Tanrı aşkına Jungkook üzerine birşey giy."

Genç olan korkuyla kollarını bedenine sarıp sevgilisinin arkasına sindi.Hyungundan korkuyordu.

"Beni de mi becericeksin?"

"Jungkook cidden!Otur da anlatayım."

İkiside temkinli adımlarla Namjoonun yanına sindiler.Merakları bütün hücrelerini yiyip bitiriyordu.Jimin şoka girmişti.Parmağını havada gezdirerek olayın kavrayabildiği kısmını anlattı.

"Şimdi.Sen.Sevgilisiyle öpüştüğün biriyle yattın?"

Namjoon bir süre durup düşündü.Utancından ona merakla karışık korkuyla bakan küçüklerine bakamıyordu bile.

"Yani..Böyle düşününce pek de normal gelmedi ama.."

Jungkook daha fazla sabırlı rolü yapamadan sevgilisinin arkasından çıktı.Siyah kahkülleri yanlara dağılmış,her zamanki gri eşofmanı belinden iyice düşmüştü.

"Normal değil zaten!"

Pembe saçlının gözleri bir süre sevgilisinde gezindi.Fazla kendini kaybetmeden,yeniden Namjoona döndü.

"Hadi anlat hyung."

Namjoon derin bir nefes aldı ve gamzelerini ortaya çıkardı.Ne zaman endişeli veya heyecanlı olsa çukurları ortaya çıkar,güzel yüzünü daha da güzelleştirirdi.

"Şimdi ben odada televizyon seyrediyordum.Tek başıma.Sonra-"

"Yoongi hyungun bundan haberi var mı?"

Jimin sinirle Jungkooka vurmak istedi ama genç olan kendini hızla geri çekince elleri kusursuz bir şekilde dizilmiş baklavalarına değdi.Yanakları kızarır ve gözleri ellerinde gezerken utançla konuştu.

"S-sus da anlatsın işte."

Namjoon önünde flörtleşen gençleri görmezden gelerek anlatmaya devam etti.

"Neyse sonra kapı çaldı.Bende oda arkadaşımdır diye açtım.Ama değildi.Seokjin.İnanabiliyor musun Seokjin!"

Jungkook yalandan şaşırmış gibi yaptı.Jimin ona gülünce uzanıp dudaklarını öptü.Namjoon şuanda ikisinin de kafasını koparmak istiyordu ama kendini tuttu.

"Gelip içeri oturdu ve biraz konuştuk.Bana üzgün olduğunu,sevgilisinin de bir orospu olduğunu söyledi."

"Ve?"

"Bende onu öptüm."

"Hyung!"

"Napabilirim!Çok öpülesi duruyordu."

Jungkook sesli bir nefes verip kendini yeniden yatağına atarken,Jimin bu konuda daha ilgili gibi duruyordu.

"Peki şimdi? Çıkıyor musunuz?"

"Ah bilmiyorum!"

Namjoon sızlanarak kendini Jiminin kollarına attı.Bu pembe saçlının biraz garibine gitse de sesini çıkarmadı.Ama Jungkook farketmişti ve kesinlikle bir tepki göstermeliydi.Kimse onun sevgilisine dokunamazdı.Namjoonu baştan aşağı süzdü ve omzularından iterek Jiminin boşta kalan kollarına sokuldu.

"Sevgilime dokunma.Üstelik ,Yoongi hyung bunu duyduğunda seni öldürecek."

Sabahın ışıkları yavaşca yüzlerini okşarken, birlikte güneşten bile güzel olabilen iki genç hala derin bir uykudaydı.İkisi de rüyalarında birbirlerini görüyorlardı.

Normalde erkenden kalkan Hoseok,papatyasının kollarında oldukça sarhoş olmuş gibiydi.En derin,en huzurlu uykusundaydı.

Ki bu bir felaket sayılabilirdi.Öyle oldu da.

İkisini de uykularından koparan şey,Hoseoka hiçte yabancı gelmeyen o korkunç ses oldu.Babasının annesi gittikten sonra daha da korkunçlaşan,herşeyi bitiren sesi.

Kumral olan zıplayarak uyandı.Daha kendine gelmeden bile ayağa kalktığında yanağındaki bütün hücrelerin acıyla yandığını hissetti.

Adamın sakalları karısı gittikten sonra iyice uzamıştı.Hergün içtiğinden gözleri kanlanmış,saçları iyice beyazlamıştı.

Yoongi dokunmaya bile kıyamadığı manolyasını öyle görünce korkuyla ayağa kalktı.Kendisine ne olacağını umursamıyordu.Tek düşünebildiği Hoseoku korumaktı.

Aldığı darbeden sonra hala toparlanamayan Hoseokun önüne geçti hemen.Küçük gözlerini kararttı ve bakışlarıyla bile insanı eritebilen adamın önünde cesurca durdu.Durmaya çalıştı.Kumral ne yaptığını bilmezce,Yoonginin siyah tişörtünü sıkıca kavradı.Konuşabilse,ona kaçıp gitmesi için yalvaracaktı ama bunu şimdilik sadece hareketleriyle yapabiliyordu.

Babasının ateş gözleri ikisini de yakmaya hazır gibiydi.Beyaz tenlinin üzerinden hızla gezindi kızgın küreler.

"Kimsin sen?"

"Min Yoongi.Efendim."

Yoongi bir adım öne çıkıp ismini söylerken Hoseok tişörtünü daha sıkı kavradı.Gözlerinden süzülen bir damla yaş,biçimli burnuna yol çizip lavantaların içinde kayboldu.

"Dükkanımda ne arıyorsun?"

Cevap gelmeyince yaşlıca adam Yoonginin arkasına uzandı.Hoseokun kolundan hızlıca çekip onu ordan uzaklaştırırken kumral olan içinden dua ediyordu.Biliyordu ki, papatyası gittiğinde bütün huzuru da gidecek ve çok büyük bir ceza alacaktı.

Kolundaki eller gittikçe sıkılaşırken çiçeklerinden güç toplamaya çalıştı.

"Bu kim Hoseok!?"

Kumral olan iyice korktu.Olduğu yerde iyice küçülürken bir gözyaşı daha diğerini takip etti.

"A-arkadaşım."

"Ne zamandan beri arkadaşlarınla sarmaş dolaş uyuyorsun?"

"B-ben özür dilerim."

Yoonginin küçük gözleri sevgilisinde gezindi.Narin kollarını ellerden kurtarmak,onu evine götürmek istiyordu.Gözbebeklerini nefretle karşısındaki adama çevirdi.

"Sevgilisiyim çünkü."

Hoseokun gözyaşları,kanı ve vücudu o anda dondu.Hızla kafasını kaldırıp Yoongiye baktı.Güzel gözlerinde onunkinin aksine hiçbir korku belirtisi yoktu.Herşeyi mahvettiğinden de haberi yok gibiydi.

Babası ona doğru yürümeye başladığında hızla önüne atıldı.Yoldan geçen herşey sustu ve onun için bekledi.Bir serçeye benzeyen kalbi korkuyla atıyordu.Olabildiğince saklamaya çalıştı üzüntüsünü.Canından çok sevdiği papatyasına baktı.

Babasını inandırabilmek için,o kadar duygusuz olmalıydı ki.Bu kelime Jung Hoseoka ters düşerdi.Hayatını duygularına teslim etmiş olan genç adam,sesi birazcık bile titremeden,gözleri dolmadan sevgilisine baktı.

"Git Yoongi.Sen benim sevgilim falan değilsin."

⚜⚜⚜⚜⚜⚜⚜⚜⚜⚜⚜

Gerçekten.Yazamıyorum.

Flower Boy •sope¹✔Where stories live. Discover now