just..hug me

1.2K 150 39
                                    

Hoseok,Yoongiye attığı mesajdan beri annesinin yastığına sarılmış bekliyordu.Belki biraz dinmişti gözyaşları.Ara sıra biçimli burnunu gıdıklıyarak yüzünde yollar çiziyorlardı gerçi.Küçükken annesine sığınarak yattığı yatakta uzun süre durdu.Odadaki parfüm şişeleri,Hoseokun hediyesi pembe karanfiller ve kardeşinin oyuncakları.Herşey bırakılıp gidilmişti.

Elleri karanfillere uzanmıştı ama çalan kapı onu durdurdu.

Korkuyla gitti tahta kapının önüne.Gelenin Yoongi olmasını herşeyden çok istiyordu.Çünkü biliyordu ki gelen babası olsa iyi haberlerle gelmeyecekti.

Bu yüzden gözyaşlarını güzelce yok etti ve yüzüne bir gülümseme kondurmaya çalıştı.Kapı açılır açılmaz Yoongi bütün çaresizliğiyle öne atılmıştı.

"Hoseok ben özür dilerim öyle demek istem-"

Sustu.Sorun her neyse o değildi.Çünkü karşısındaki gelinciklerden daha güzel gülümseyen adamın gözleri çökmüş,dudaklarının güzel rengi gitmişti.Yoongi ağzını araladı ama geri kapattı.Birşey söylemesi gerekmiyordu sanki.

Hoseok gülümseyememiş olmanın verdiği pişmanlıkla küreleri şaşkınlığa boğulmuş papatyasına hızlıca sarıldı.Evet.Yoongi onun papatyasıydı.Ve bu kesinlikle huzur vericiydi.

Kısa olan ,belinde hissetiği kollarla dondu kaldı.Çiçek kokusu daha da keskindi bu sefer.Yumuşak saçları yanaklarına değiyordu ve mükemmel bir histi bu.Yoongi bunun hayalini çok kurmuştu ama bu kadar mükemmel olacağını düşünememişti.Sanki birbirleri için özenle şekillenmiş vücutları tek bir bütün olurken çiçek kokusunu iyice kokladı ve kafasını pürüzsüz boynuna gömdü.

"Hoseok.Ne oldu?"

Kahverengi saçlı hiçbirşey söylemedi.Sanki mümkünmüş gibi biraz daha sokuldu birkaç dakika önce papatyası ilan ettiği adama.

"Papatyam ol Yoongi."

Yoongi duraksadı.Nefesi kesildi.Sanki bütün işlevlerini kaybetmiş gibiydi.Tek bir kelime dahi söylemiyor,bu güzel sarılmayı daha da derinleştiremiyordu bile.

"Neden papatya?"

Hoseok yeniden yaşarmış gözleriyle kafasını koyduğu omuzdan istemeyerek kaldırdı.Yüzleri, Yoonginin yaklaştığı zamandan daha da yakındı.İki oğlanın sevgileri yüzünden kalp krizi geçirmemesi mucizeydi.

"Annemden sonra en saf sevgiyi sende hissettim."

Yoongi,önündeki küçük bir benle süslenmiş dudaklara kavuşmayı istedi.Ama yapamazdı.Gelincikler kadar narin olan Hoseokun duygularını tam olarak öğrenene kadar nefsine hakim olacaktı.

"Sonsuza kadar papatyan olacağım."

Hoseok gülümsemeyi başardı.Yoongi de onu gülümsetebilmenin mutluluğuyla diş etlerini ortaya çıkardı.

"Tanrı gibi gülüyorsun Hoseok."

"Tanrı gibi huzur veriyorsun Yoongi."

Jimin kafasına vurulan kalemle acıyla gözlerini açtı.Derse girmiş, sınıfın dolmasını beklerken dün alamadığı uykusuna kavuşmak adına sıraya yatmıştı.

Saçlarını ovuşturarak kalktı ve gözlerini kıstı.Jungkook karşısında sırıtarak duruyordu.Arkasındaki Namjoon,ona hızlıca el sallamış defterini çıkarmaya girişmişti.Jimin sabahtan beri sinir olduğu gencin hareketine sinirle soludu.

"Jeon.Jungkook.Ne istiyorsun benden!"

Jungkookun gülümsemesi daha da genişlerken yanına çöktü.Pembe saçlı bazen bu gri eşofman ve beyaz tişörtten başka kıyafeti olup olmadığını düşünüyordu.Onu iki gündür başka birşeyle görmemişti.

Kafasını yeniden sıraya koyup ofladı.Dersi dinlemelik bir havada değildi hiç.Gözleri yeniden çocuk ruhlu olana kaydı.Oturduğu yerde iyice sinmiş,başını laptopuyla uğraşan Namjoonun omzuna koymuş ekranı izliyordu.Jimin bütün detaylarını keşfetmek adına vücudunu ona doğru çevirdi.Çene hatlarını,büyük gözlerini ve dudağının altındaki beni aklına kazıdı.

Jungkook gözleri hala ekrandayken herkesin duyabileceği bir ses tonuyla konuştu.

"Eğer biraz daha beni kesersen kalkıp gideceğim."

Jimin dediğinin farkına varıp hızla kafasını kaldırdığında birkaç kişi ona bakıp güldü.Minik elleriyle Jungkookun biçimli koluna bütün gücüyle vurdu ama pek bir etki yaratmış gibi gözükmüyordu.

"Ben seni falan kesmiyorum!"

"Kimi kesiyosun o zaman?"

"Kimseyi."

Namjoon gözlerini ovuştuup esnedi ve omzunu çekerek Jungkooktan kurtuldu.

"Çocuğu rahat bırak Kook."

"Senden Seokjini rahat bırak o zaman.Deminden beri instagramını patlatmaya çalışıyorsun."

Jungkook kendinden emindi ama saniyeler sonra,gözleri büyüdü ve eli pişmanlıkla ağzına gitti.Sessiz konuşmasını öğrenmeliydi.

Namjoon da,şapşal Jungkooka vurmak adına hamle yaptı ama o çoktan büyük bedenini Jiminin arkasına saklamıştı bile.Seokjinin sevgilisi bu sınıftaydı.Duyarsa biterdi.

Jimin ise kızarmış yanaklarıyla ikisinin arasında put gibi durmuş, Jungkookun utanmazca boynuna çarpan nefesine karşı sakin kalmaya çalışıyordu.

"Beni koru Jimin!"

Beyni ve kalbi intikam duygusuyla dolarken Jungkookun tutarak iki yana açtığı kollarını kurtardı ve önünden çekildi.

"Yaptığının cezasını çek Jeon Jungkook."

Hoseok salonlarındaki eski koltuğa oturmuş,kafasını Yoonginin omzuna dayamıştı.O iyi bir arkadaştı.Yani her ne kadar kalbini hızlandırsada arkadaşı olduğunu düşünüyordu.

Yoongi ise hala ne olduğunu,neden bu durumda olduğunu sormamıştı.O cesareti bulamıyordu kendine.Geldiğinden beri yaptığı tek şey Hoseokun güzelliğine kapılmamak ve eski evi incelemekti.

Sehpanın üzerinde güzel bakılmış birçok çiçek vardı.Küçük bir televizyon ve bordo renki eski koltukları süsleyen rengarek yastıklar.Duvarın bir kısmı,sadece bebek resimleriyle kaplanmıştı.Yoongi içeri sızan cılız ışığın içinde yüzen tozları görebiliyordu.

Omzuna yaslanmış kafanın yavaşca göğsüne düştüğünü farkettiğinde,kemikli elleri Hoseoku kavradı ve nazikçe kanepeye koydu.Uyuyakalmıştı ve kesinlikle mükemmel gözüküyordu.Yoongi kendine hakim olamadı.Yaramaz gözleri yeniden dudaklarına kayarken dizlerinin üzerine oturdu.Sesli bir nefes verdi.

Dudaklarının üstündeki beni,kendininkilerin arasına hapsetmek istiyordu.Daha fazla dayanamadı.

Gelincik gibi gördüğü oğlanın dudaklarına yok sayılacak kadar minik bir öpücük koymak üzereyken durdu.Meleği andıran yüzünü iyice izledi.

"Bunun için özür dilerim Hoseok."

Flower Boy •sope¹✔Where stories live. Discover now