sorry mama

1.1K 153 22
                                    

Yoongi her zaman yaptığı gibi sokak lambasına dayandı.Soğuk direk daha fazla üşümesine neden olurken kemikli ellerini çakmağına siper ederek sabah sigarasını yaktı.

Uykulu gözleri renklerin hepsini içine hapsetmiş dükkana baktı.Normalde Hoseok bütün çiçekleri özenle dışarı çıkarır ve göz göze geldikleri her an ona gülümserdi ama bugün zavallı çiçeklerin hepsi içeri kitlenmişti.

Sigarasını yeni yaktığını umursamadan karlarla buluşturdu ve daha da beyazlaşan teniyle dükkanın önüne koştu.Ellerini cama dayayıp içeriye baktı.Kimse yoktu.Telefonunu çıkartıp Hoseoku aramayı denedi.Çabası boşa çıkınca sessizce bir küfür savurdu kendine.Onu kendinden uzaklaştırmıştı.Aceleci davranmış ve onu korkutmuştu işte.

Yeniden metro durağına koşarken içi bir anda sıkıntıyla doldu.Güzel gülüşünü göremeden gününü geçirmek istemiyordu.

Jungkook yavaş yavaş uyanmaya başladığında burnuna dün uykuya dalmasını sağlayan güzel koku geldiğinde gülümsedi.Kollarını,hala sıkıca sardığı bedenden çekti ve esnedi.Jimin hala uyuyordu.Dolgun dudakları iyice kızarmış,saçları biraz karışmıştı ama hala nefes kesici görünüyordu.Gülümsedi ve kafasını koluna dayayıp onu izlmeye başladı.

Şüphesiz ki hayatında edindiği en huzurlu uykuydu bu.Jiminin güzel kokusu ona iyi gelmişti.Hiç de kötü değildi.Jungkook onunla oda arkadaşı olduğu için içten içe seviniyordu.

Sessice doğrulup yataktan sıyrıldı.Dizlerini üzerine çöküp parmağını pembe saçlının burnuna değdirdi.

Jimin huylanıp hareketlenirken gülümsedi ve bu sefer,yanağından boynuna bir yol çizmeye başladı.Büyülenmiş gibi tenini izliyordu.Her bir hücre mükemmeldi.Kusursuzca yapılmış bir resim gibiydi.

Bu sefer boynunda hissettiği parmaklar onun irkilerek uyanmasına sebep olurken,yanında gördüğü bedenle korkuyla duvara çekti bedenini.

"Tanrı aşkına Jungkook ne yapıyorsun?"

Siyah kahküllerini düzeltirken, yüzündeki çapkın gülümsemeyle ayağa kalktı ve banyoya yöneldi.

"Derse geç kalacaksın."

Jimin yarı açık gözleriyle etijerdeki telefonuna uzandı.Saatı kontrol edip sertçe geri koydu ve esnedi.

"Daha yarım saat var?"

"Evet ama duşu ben kaptım."

Duyduklarıyla ayaklanırken Jungkook gülerek kapıyı sertçe kapattı.Jimin kilit sesini duyduğunda sesli bir nefes verdi.Daha sonra,herşeyi boşverip bedenini ikisinin kokularıyla bezenmiş yatağa attı.

Hoseok kafasını kız kardeşinin omzuna yaslamış,titrekçe son gözyaşlarını akıtıyordu.Hyerin abisine hiçbirşey yapamıyordu.Cılız kolları iki yana düşmüş,onun omzunu titretmesini izliyordu.En küçükleri,babasının kucağında birşey anlamadan etrafı izlerken ıslak kirpikleri onu buldu.

Uzun süre izledi küçük kardeşini.Onun etrafında gördüğü melekleri görmeyi diledi.Annesinin bu durumda olmamasını diledi.O yavaşca ölüyordu.Hoseok bunun adı kadar farkındaydı ama elinden hiçbirşey gelmiyordu.

Saçları yer yer dökülmüş kadının kanlarla dolu elbiseleri hastane elbiseleriyle değiştirilmişti.Hyerinin yanından kalkıp onun cılız elini kavradı.

Babası seslice ofladı.Gözleri yüzü solmuş,dudakları kızarmış oğlunu buldu.

"Hoseok eve git artık."

"Hayır."

"Hoseok git dedim!"

Sulu gözleri birkaç günde hızla sakalı uzamış adamı buldu.Güzel gözlerinde nefret gezindi.Kahverengi küreleri,acıyarak baktı ona.

Annesinin elini biraz daha sıktı.Gül kokan kadının alnını öptü.

"Özür dilerim anne."

Sessizce fısıldadı duyması umuduyla.Bütün hücreleriyle özür diledi ona.Birkez daha öptü.Yanaklarından süzülenler buğday tenini ıslatırken sessizce çıktı odadan.

Eve nasıl geldiğini bilemedi.

Tahta ev,bütün soğukluyla karşılamıştı onu.Güzel yemek kokuları,çocuk çığlıkları olmadan.Bomboş ve sessiz.Hoseokun gözlerinden bir yaş daha aktı.Hızlıca sildi yüzünü.Odasına girdi.Telefonunu boş olduğunu görünce cebine attı.Yoongi ona mesaj atmamıştı.

Annesinin odasına götürdü ayakları.Aynı onun gibi kokan yastığa sarıldı sıkıca.Yanındaki çekmeceyi açtı.Birikmiş bir sürü hap,elektirik faturaları ve yeni koyulduğu belli olmuş bir kağıt parçası.Hoseokun elleri titrekçe uzandı kağıda.

"Sevgili çocuklarım ben ayrılıyorum.

Sizi seviyorum,ama gidiyorum.Artık nefes alamıyorum.Bir anneniz, olmayacak bu gece.

Kaçmıyorum,uçuyorum.İyice anlayın, uçuyorum.

Lee Jin dün beni izliyordu.Endişeli,üzüntülüydü en küçüğüm.Hissetmişti sanki.Aynı benim hissettiğim gibi.İyi olduğumu söyledim.Herşey durgun gibi oldu.

Ben gittiğimde birbirinizden uzaklaşmayın.

Başka bir istasyona gidiyorum sadece.Sonunda cennet olan bir istasyon.

Ben ayrılıyorum.

Kaçmıyorum.Uçuyorum.Sizi seviyorum.

Seni seviyorum Hoseokkie."

Ağlaması şiddetlendi birden.Yastığı daha da sıkı sararken telefonu parladı.Görüşü bulanıklaşırken gelen mesajını okudu.

"Seni sevdim ve kaybettim Hoseok.Bu...acıtıyor."

Çaresizce burnunu çekti.Parmakları birkez daha ekranda gezindi.Yalandan gülümsedi.Belki,belki Yoongi ona huzuru hissettirirdi.

"Gel Yoongi.Lütfen gel."

⚜⚜⚜⚜⚜⚜⚜⚜
Hikaye kötüleşti mi ya?

Flower Boy •sope¹✔Where stories live. Discover now