🌼Şeytanın Hileleri 🌼

82 29 14
                                    


İbn-i Abbas (radiyallahüanh) Hazretleri´nden naklen , Muaz b. Cebel (radiyallahüanh) rivayet ediyor :
– Bir gün Resullullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile beraberdik. Ensardan birinin evinde toplanmıştık. Tam bir cemaat olmuştuk. Sohbete dalmıştık. Bu arada , dışarıdan bir ses geldi :
– Ev sahibi , içerdekiler… Eve girmem için bana izin verir misiniz ? Benim sizden bir dileğim var.
Bunun üzerine , herkes Resullullah (sallüaleyhivesellem ) efendimizin yüzüne bakmaya başladı. Orda ve her zaman büyük oydu… İzin ondan çıkacaktı.
Resullullah (sallallahu aleyhi ve sellem)  Efendimiz , duruma vakıf oldu ve :
– Bu seslenen kimdir bilir misiniz ?
Buyurdu… Biz hep birden şöyle dedik :
– En iyi bilen ALLAH ve Resuludur.
Bunun üzerine Resullullah (sallallahu aleyhi ve sellem)  Efendimiz :
– O , lain iblistir. ” Şeytandır ” Allah’ın laneti onun üzerine olsun…
Buyurunca ; hemen Hazreti Ömer :
– Ya Resullullah , bana izin veriniz onu öldüreyim.
Dedi… Resullullah (sallallahu aleyhi ve sellem)  Efendimiz bu izni vermedi , şöyle buyurdu :
– Dur ya Ömer , bilmiyor musun ki ; ona belli bir vakte kadar mühlet verilmiştir… öldürmeyi bırak.
Sonra şöyle buyurdu :
– Kapıyı ona açın , gelsin… O buraya gelmek için emir almıştır. Diyeceklerini anlamaya çalışınız. Size anlatacaklarını iyi dinleyiniz.

Bundan sonrasını ondan dinleyelim ; yani Ravi´den. Şöyle anlattı :
Kapıyı ona açtılar. İçeri girdi ve bize göründü. Birde baktık ki , şekli şu :
Bir ihtiyar. Şaşı. Aynı zamanda köse. Çenesinde altı veya yedi kadar kıl sallanıyor. At kılı gibi. Gözleri yukarı doğru açılmış. Kafası , büyük bir fil kafası gibi. Dudakları da , bir manda dudağına benziyordu.
Sonra , şöyle bir selam verdi :
Selam ya Muhammed ; selam size ey cemaat-i müslimin.
Onun bu selamına Resullullah Efendimiz şu mukabelede bulundu :
– Selam Allah’ındır ya lain…
Sonra şöyle buyurdu :
– Bir iş için geldiğini duydum; nedir o iş ?
Şeytan şöyle anlattı :
Benim buraya gelişim kendi arzumla olmadı. Mecburen geldim.
Resullullah Efendimiz sordu ;
– Nedir o mecburiyetin ?
Şeytan anlattı :
– İzzet sahibi Rabbın katından bana bir melek geldi. Ve dedi ki ; Allah-ü Taâlâ sana emir veriyor , Muhammed´e gideceksin. Ama düşük ve zelil bir halde. Tevazu ile. Ona gideceksin ve ademoğullarını nasıl kandırdığını anlatacaksın. Onları nasıl aldattığını söyleyeceksin bir bir ona. Sonra o sana ne sorarsa , doğrusunu diyeceksin. Sonra…
Allah-ü Teâlâ buyurdu ki :
– Söylediklerine bir yalan katarsan , doğruyu sölemezsen… seni kül ederim ; rüzgara savurur… Düşmanlarının önünde , seni rüsvay ederim.
– İşte… böyle ; ya Muhammed , o emir üzerine sana geldim.
– Arzu ettiğini bana sor. Şayet bana sorduklarına doğru cevap vermezsem ; düşmanlarım benimle eğlenecek. Şu muhakkak ki , düşmanlarımın eğlencesi olmaktan daha zor bir şey yoktur.
Bundan sona Resullullah  Efendimiz(sallallahu aleyhi ve sellem)   şöyle sordu :
– Madem ki , sözlerinde doğru olacaksın. O halde bana anlat : Halk arasında en çok sevmediğin kimdir ?
Şeytan şu cevabı verdi :
– Sensin ya Muhammed. Allah´ın yarattıkları arasında senden daha çok sevmediğim kimse yoktur. Sonra senin gibi kim olabilir ki ?
Resullullah Efendimiz sordu :
– Benden sonra , en çok kimlere buğuzlusun ve sevmezsin ?
Şeytan anlattı :
– Müttaki bir gence ki… varlığını Allah yoluna vermiştir.
Bundan sonra , sual cevap aşağıdaki şekilde devam etti ;
Resullullah  Efendimiz sordu ; şeytan anlattı :
– Sonra kimi sevmezsin ?
– Kendisini sabırlı bildiğim , şüpheli işlerden sakınan alimi…
– Sonra ?
– Temizlik işinde… yıkadığı yerleri üç defa yıkamayı adet eden kimseyi.
– Sonra ?
– Sabırlı olan bir fakiri ki ; ihtiyacını kimseye anlatmaz… Halinden şikayet etmez.
– Peki, bu fakirin sabırlı olduğunu nerden bilirsin ?
– Ya Muhammed , ihtiyacını kendi gibi birine açmaz. Her kim ihtiyacını kendi gibi birine üç gün üst üste anlatırsa , Allah onu sabredenlerden yazmaz. Sabırlı kimselerin işi buna benzemez. Hasılı , onun sabrını ; o halinden , tavrından ve şikayet etmeyişinden anlarım.
– Sonra kim ?
– Şükreden zengin.
– Peki, ama zenginin şükreden olduğunu nasıl anlarsın ?
– Onu görürsem ki , aldığını helal yoldan alıyor ve mahalline harcıyor. Bilirim ki ; şükreden bir zengindir.
Resullullah  Efendimiz bu defa mevzuu değiştirdi ve ona başka bir sual sordu :
– Peki, ümmetim namaza kalkınca , senin halin nice olur ?
– Ya Muhammed, beni bir sıtma tutar. Titrerim.
– Neden böyle olursun ; ya lain ?
– Çünkü bir kul , Allah için secde edince bir derece yükselir.
– Peki ya oruç tuttukları zaman nasıl olursun ?
– O zaman da bağlanırım. Taa , onlar iftar edinceye kadar.
– Peki ya hac yaptıkları zaman nasıl olursun ?
– O zaman da çıldırırım.
– Peki ya Kur´an okudukları zaman nasıl olursun ?
– O zaman da eririm. Tıpkı ateşte eriyen bir kurşun gibi eririm.
– Peki ya sadaka verdikleri zaman halin nasıldır ?
– Ha işte… o zaman halim pek yaman olur. Sanki sadaka veren , bir testere alır eline ve beni ikiye böler.
Resullullah Efendimiz sebebini sordu :
– Neden öyle testere ile ikiye biçilirsin , ya Ebamürre ?
Bunun üzerine iblis :
– Onu da anlatayım… dedikten sonra anlatmaya başladı :
– Çünkü sadakada dört güzellik vardır.

İLA YEVMİL KIYAME Where stories live. Discover now