UÇMAKTAN VAZGEÇTİM

17 1 0
                                    

Hava aydınlanmak üzereyken caddede koşturan bir adam vardı. Pencereye çıksa biri ve görse onu, birinden kaçtığını düşünebilirdi. Ki zaten öyleydi.
Bir kelebekten kaçıyordu. Kanatları olmasına rağmen uçmayacak olan bir kelebeğin yere çakılacak olmasından kaçıyordu. Bir insanın ölümünden kaçıyordu. Kanatları kırık olan bir kuşun dünyayı terk edecek olmasından kaçıyordu. Aslında Uzay, bugünden kaçıyordu.
Soluk soluğa kalmasına rağmen durmadı. Önce bir parkı geçti koşarak. Sonra bir otobüs durağını, bakkalı, tekrar bir parkı, onlarca apartmanı...Sadece bugünü geçemiyordu. Zihni bugün tanıdığı o kelebeği hafızasından atmıyordu.
Koştu, koştu, koştu. Gözlüğünü çıkarıp eline aldı, daha hızlı koştu. Yağmur çiselemeye başlarken yavaşladı. Koşar adım yürüyordu şimdi. Belki 10 dakika daha böyle devam etti. Nihayet kolunu bir elektrik direğine yasladığında nefes alamayacak durumdaydı, gözlerini kapattı. Saatlerce böyle durabilirdi çünkü nefesi ancak o zaman düzene binerdi.
Belki on, belki yirmi, kim bilir belki de yarım saat.. Öylece durdu. Nefesi eski düzenine kavuşurken bir elin sol göğüsüne dokunmasıyla irkildi.
Kavuştuğu nefes alışverişi şimdi tekrar düzenini terketmişti.

''Bir an gerçekten yetişemeyeceğimi düşündüm. Sanki giden ben değilim de sensin. Ayrıca şu gözlüğünü takar mısın? Gerçekten çirkin oluyorsun.''

Hayretler içerisinde karşısındaki surete bakarken kızın dediğini yaptı.

''Yani şimdi?''

''Evet. Vedalar tek taraflı olmuyor gerçekten astronot, yani tek başıma yapamadım. Bir gün bana veda etmek istersen haber ver, o zaman atlayacağım.''

''Acaba o gün ne zaman gelirdi? Uzay ne zaman bu kelebeğe veda etmek isterdi?
Hani Dünya'dan nefret ediyordun? Şuan Dünya'da yaşayan bir kelebeğe bağlı kalmış gibisin. Astronot, kendine gel!''diye geçirdi içinden. Tabi bunların hiç birini sözlere dökemedi.

''Gidelim.''

ANKA [Yitik Bir Gidiş]Where stories live. Discover now