''...''

29 1 0
                                    

Nereye gideceğine dair hiçbir fikri yoktu kızın. Aslında gitmek istediği bir yerde yoktu aklında.
İnsan kaçtığında nereye giderdi? Ya da kime? Durdu, düşündü. Her şeyin başladığı o çatıya gidip yarım kalan işini bitirmeli miydi? Bu da çok basit bir kaçış olurdu. Sonuçta bir kere vazgeçmişti. Bu kadar kolay da dönemezdi kararından.
Bar.
Evet, eski çalıştığı yere gitmeliydi ama orası da bu saate çalışmazdı. ''Olsun'' diye düşündü. Olmadı oturur kapının önünde beklerdi, adımlarını hızlandırdı. Cebinde beş kuruşu yoktu, mecbur yürüyecekti. Belki bir saat, belki iki saat... Gidecek başka bir seçeneği olsa her şey çok daha kolay olabilirdi. Bir kez daha kimsesizliğine küfretti!

Yolu adımlarıyla yarılarken düşündü, belki de Uzay'a haksızlık etmişti. Evet, ağlamıştı ama bu onunla alakalı değildi ki. Tamamen kendi geçmişiyle verdiği bir savaştı. Gözyaşları dindi ve yaklaşık bir buçuk saat kadar yürüdü.
Bu bar, yaklaşık beş ay boyunca çalıştığı bir yerdi. Bulunduğu yerin en rehavet gören barıydı burası. Oldukça lüks olması, gelenlerinde seviyelerini etkiliyordu. Burada sevilen bir barmendi fakat patronuyla arasında geçen bir olaydan dolayı ayrılmak zorunda kalmıştı. Daha doğrusu kendisinin olayı değildi fakat derinden etkilenmişti. Durdu, düşündü. İmkanı yok akşam saat on olmadan açılmazdı bu bar. Yine de çöktü engin kapının dibine ve belini yasladı duvara. Yerde bulduğu alkol şişesi kırıklarıyla uğraşırken gözleri hafif hafif kapandı.

Gözlerini birinin dürtmesiyle açtı. Kaç saattir burada böylece içi geçmiş şekilde yatıyordu acaba? Hava karardığına göre belli ki bayağıdır buradaydı. Kafasını kaldırıp baktığında ayakta dikilmiş olan kişinin, barda çalışan bir diğer barmen arkadaşı Ali olduğunu gördü. Apar topar kalktı, Ali'ye sarıldı. Bardan ayrılırken onunla vedalaşmamıştı, hatta sebebini bile bilmiyordu Ali buradan ayrılışının. Oysa beş ayda çok paylaşımları olmuştu.
Ali, iyi bir çocuktu. Uzun boyu, kısık gözleriyle çok sempatik biriydi. Bara gelen her kız mutlaka onun baktığı kısma oturur ve muhabbet etme çabasına girerdi. Zaten aralarında da hep dalga konusu olurdu bu.
Ali'nin kendini kavrayan kollarından kurtulduğunda şöyle hasretle baktı dostuna.

''Neredesin kızım sen? İhsan Abi birden işten ayrıldığını söyledi, iki gündür yoksun. Bize verdiğin değeri de gördük.''

Ne söylese haklıydı, nankörlük etmişti.

''Haklısın Ali ama inan kendimce sebeplerim vardı.''

Sitem dolu gözlerle Anka'ya baktı Ali.

''Hadi geç geç, belli ki anlatman gereken birkaç şey var.''

İçeriye girip girmemek arasında kaldı Anka. Başka gidecek bir yeri olmadığını hatırlattı kendine ve ağır adımlarla engin kapıdan aşağıya doğru giden merdivenleri teker teker indi.
Burası boşken fazla ürkütücü bir yerdi. İçerisi kapkaranlıktı, giriş kapısının hemen sağında ve solunda iki loca vardı. Orayı zengin adamlar kiralar ve kız arkadaşlarıyla otururdu. Kapının karşısında kocaman bir sahne vardı, DJ geldiğinde orası tamamen ona aitti ve hemen çaprazında da koca bir bar tezgahı...
Ne anıları vardı bu barda. Gelip şu tabureye oturanlar ya numarasını isterdi Anka'nın, ya buradan beraber çıkmak isterlerdi, ya da dertlerini dökerlerdi alkolün verdiği cesaretle. Zaten barda en çok dikkat çeken şeylerden biride barmendir, bu yüzden alışıktı böyle tepkilere.
Ali ışıkları yaktıktan sonra bar tezgahının arkasında yerini aldı.

''Ee, anlat bakalım. Birazdan İhsan Abi gelir zaten.''

Patronun adını duyduğunda tüyleri diken diken oluyordu kızın. Yine de belli etmemeye çalıştı.

ANKA [Yitik Bir Gidiş]Where stories live. Discover now