FEHMİ ABİ..

18 1 0
                                    


Fehmi Abi oturduğu yerden doğruldu, mutfağa gidip rakı şişesini alıp geldi. Elindeki bardağı doldurdu. Koltuğa değil de, bağdaş kurup yere oturmayı tercih etti. Uzay'da onunla beraber yere çöktü. Bardağı daha hemen hemen doluydu. Karşısındaki bu adam belli ki bir şey anlatacaktı, boğazını temizledi, derin bir iç çekti.
İnsan zaten anlatmaya zorlanacağı şeyler karşısında derin nefesler çekerdi. Daha gencin ismini söylerken bile sesi titredi Fehmi Abi'nin.

''Bak Uzay. İnsan bazen bazı şeylere mecbur kalır. Bu bir veda olur, bir terk ediş olur çünkü bilirsin veda etmekle terk etmek farklı şeylerdir. Veya işte susmak olur. İnsan bazen susmaya da mecbur kalabilir. Ben hepsine aynı anda mecbur kaldım.
Biz Süheyla Ablanla birbirimizi severken ben daha on sekizimde, o da on beşindeydi. Mahallenin en güzel kızı falan diyemeyeceğim. Saçları kızılımsı bir renkteydi, yüzünde çilleri vardı, gözleri de biraz çekikti. Saklardı saçlarını biri görür korkusuyla sanki, o yüzden de yazması eksik olmazdı başından. Sıradan bir güzelliğe sahipti, ondan kat kat güzel kızlarda vardı mahallede ama Süheyla kadar iyi yüreklisini de bulamazdın. Kimin yolda yürürken bir yüz ekşittiğini görsün koşardı. Kimin gözyaşı akıttığını görsün kolunu uzatırdı ağlasın diye. Öyle bir kızdı. Tabi biz konuşamıyoruz, yanaşamıyorum. Sadece bazen tek bulduğum yerde şiirler yazıp veriyorum, sevdiğim yazarların kesitlerini koparıp eline tutuşturuyorum falan. Eskiden böyleydi, babası görür falan diye yan yana bile yürüyemezdin. Baksana kırk beşime geldim, hala bir Süheyla daha gelip gitmedi hayatıma. Süheyla'nın bana vedası, terk edişinden acı oldu.
Mahallede sürekli yardıma gittiği bir annesinin arkadaşı vardı bunun. O zamanda kırklarında bir kadındı ama bel hastalığı falan mı ne varmış, yardıma gitmiş o günde. Tabi ben oradan buradan duyduklarımla biliyorum olayı. Kocası da içerde yatıyormuş, hastaymış. Kadın dışarda yün yıkarken Süheyla'dan içerdeki hortumu balkona çekmesini istemiş. Bunun da canına minnet, hemen koşmuş içeriye. Adam hasta yatıyor ya, belli içinden geçirmiş bir kere pis fikrini. Karısına seslenmiş, ağrıdan duramadığını, gidip hemen bir ağrı kesici bulmasını istemiş. Kadın, bir koşu çıkmış evden. O zamanlar kocanın lafı senet sayılırdı. Saniyesinde, laf ağızdan çıktığı an yapardı kadınlar. Neyse işte, kadın çıkmış evden, adamda ayaklanmış yattığı yatağından. ''

devam edeceği yerde tekrar derin bir nefes aldı Fehmi Abi. Anlatmak bu kadar zordu onun için demek. Parmaklarını çıtlattı, biraz oyalandı öyle.

''İşte, Süheyla arka tarafta ki horumu çekerken gelmiş şerefsiz, tecavüz etmiş! Kadın eve geldiğinde Süheyla eteği dizlerine kadar açık, feryat figan ağlıyorken, adamı da kendini düzlerken görmüş. ''

Sonrasında bir şeyler söylemedi ama gözlerinde biriken yaşları bırakarak, dudaklarını ısırarak anlattı anlatmak istediklerini.
Uzay elindeki bardağın sıcaklığını artık hissetmiyordu. Karşısında ki adamın acısı daha çok yakmıştı onu.

''Abi tamam, devam etme.''

Fehmi Abi biraz soluklandı.

''Sonra Süheyla Ablanı o adamla evlendirdiler. Yardıma koştuğu o kadın Süheyla'ya ağza alınmayacak ithamlarda bulundu. Mahallenin hepsi duydu, sevdiğimi bilenler bana da bir ton laf ettiler. Babası bir kat dövdü kızı, sonra da o adamla evlendirdi. Daha bir de o şerefsiz gönülsüz gönülsüz evleniyormuş gibi davranıyordu. Sonra hemen taşındılar bir hafta da. Yıllar geçti, bak kırk beşimdeyim artık. O şerefsiz adam ölmüş. Bundan bir on sene önce falan görüştük Süheyla'yla, tesadüfen. 16 yaşında bir oğlu vardı. Beni yolda görünce bir duraksadı, marketten mi dönüyorlardı bilmiyorum elinde poşetler vardı. Oğluyla beni, mahalledeki bir çocukluk arkadaşım diye tanıştırdı. Sordum işte, kocasını. Tabi ona ''kocan nasıl?'' diyemedim. ''O adam'' diye girdiğim an, ''Öldü biz evlendikten 5-6 ay sonra.'' dedi. Allah büyük oğlum, çok büyük. Bak o şerefsize yaptığı pisliğin meyvesini göstermedi bile. İşte biz Süheyla'yla bundan 10 sene önce vedalaştık. İkimizde karşılıklı sarıldık. Poşetleri yere bıraktı, bir dostuna sarılır gibi sarıldı bana. Bende ona..
Bu vedaydı işte. Bundan önceki terk ediş.
Tam gidecekken ''Süheyla.'' dedim, ''Bir beş dakika bekle de sana yazıp vermem gereken bir şey var olmaz mı?''
''Olur.'' dedi, bekledi. Cebimden çıkardığım kağıt kalemi duvara yasladım, onun adına yazıp ezberlediğim şiiri yazdım kağıda, verdim.
Uzun uzun baktı kağıda, sonra da ''Ben bunu vesikalık fotoğrafınmış gibi saklarım Fehmi.'' dedi, gitti.

Uzay ufak bir tebessüm etti.

''Okusana be abi.''

Fehmi yine derin bir nefes aldı.

Gitmek farklı bir eylem Süheyla, terk etmek farklı..
Gitmek istemeden de yapılır bilirsin, terk etmek kişiye kalır.
İnsan hep derdin en büyüğünü kendinde sanır
Benim şu sol yanım senden yana yaralı..

Bağırmak farklı bir eylem Süheyla, susmak farklı.
Susarak bağırmak hepsinden ayrı,
Ben seni tanıdığımdan beri ise
Benim şu sol yanım susarak bağırmaya dünden razı.

Susarak bağırmak demişken Süheyla,
Bazen bağırarak söylemek istediklerine sadece susarsın ya,
Kastetmek istediğim oydu ama
Diyorum ya susmuyor şu sol yanımdaki yara.

Yürümekfarklı bir eylem Süheyla, koşmak farklı.
Ben yürümeyi bilmezdim sana o ayrı
Hep koşardım ayaklarımın ağrısına aldırmadan
Benim şu sol yanım senden yana yaralı...

ANKA [Yitik Bir Gidiş]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin