OTUZ DOKUZUNCU BÖLÜM

122K 7.1K 21.1K
                                    


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


AHALİ - OTUZ DOKUZUNCU BÖLÜM


# Avril Lavigne - I Love You


ALEYNA,



Sabah kahvaltıdan sonra hepimiz limuzine doluşup yola çıktık, arabayı Oktay Bey kullanırken bizler arabanın arka tarafındaki koltuklarda seyahat ediyorduk.

Başta hep birlikte biraz lafladık, sonrasındaysa herkes kendi halinde takılmaya başladı.

İlker kulaklarına kulak tıkacı takmış uyuyordu, zaten kahvaltıdan beri yorgun görünüyordu, sanki bütün gece uyumamış gibi. Atahan bacaklarını dizlerinden kırıp ayaklarını koltuğuna yaslamış, kimsenin kucağındaki defterde çizdiği şeyi göremeyeceği şekilde oturuyordu. Atakan bazen televizyonda spor programları izliyor, bazen tabletinde gizlice kadın programlarına bakınıyor, bazense arabanın içinin havasızlığından şikayet ederek, Hakan'ın uyarılarına aldırmadan tıpkı köpeklerin yaptığı gibi başını hatta vücudunun yarısını pencereden dışarı sarkıtıyordu, bir de dilini çıkarsa tam olurdu yani. Lodos'un elinde PSP'si vardı, oyun alemindeydi. Ben ve Hakan'da benim telefonumdan, onun kulağında bir kulaklık, benimkinde bir kulaklık, bir yandan müzik dinliyor, bir yandan da onlar hakkında konuşuyorduk.

Çiftlik şehir dışındaydı, bu nedenle varmamız saatlerimizi aldı.

En yakın yerleşim yerine kilometrelerce uzak olan bu tahtadan ve taştan yapılma kahverengi çiftlik evi ormanlık bir arazide yer alıyor, amcamın diğer evine göre küçük olsa da küçük olmanın yakınından bile geçmiyordu.

Evin önündeki bahçenin sadece ufak bir kısmı, düzenli olarak sulanıp biçilen canlı ve yeşil çimenlerle kaplıydı, geri kalanındaki çimenler epeyi uzun bir zamandır kimse dokunmamışçasına uzadıkça uzamış, sararmış ve yabani ot bürümüştü ve böylelikle çiftlik doğal ortamı bozmuyor, tam tersine ona uyum sağlıyordu. Amcam da bunun için elletmemiş olsa gerekti, bahçıvan tutamadığından olacak hali yoktu.

Arabadan inip evin kapısınındaki merdivene kadar uzanan çakıl taşlarının üzerinde yürümeye başlamıştık ki birden kapı açıldı ve üç erkek çıktı dışarı.

Biri kırklı yaşlarının sonunda veya ellili yaşlarının başında yaşlı bir amcaydı, diğerleriyse yirmilerinde olduğunu tahmin ettiğim genç çocuklardı.

Diğerleri geride durup bizi başlarıyla selamlarken içlerinde en yaşlı olanı elinden gelen en hızlı şekilde yanımıza gelip içtenlikle gülümseyerek, ''Hoş geldiniz beylerim, hanımım...'' diye önce çocuklara, sonra da bana hitaben konuştu. Bana hitap şekli kendimi aşiret reisi falan gibi hissetmeme neden olmuştu. ''Biz de sizi bekliyorduk. Şeref verdiniz...''

AHALİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin